🎏 Arapça Kısa Ayetler Ve Anlamları
MuhakkakBiz onu bir Arapça Kur'an kıldık, umulur ki, siz akıl erdirirsiniz. Biz düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. [26, 195] Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık. Onu, Arapça (ayetler) kümesi haline (kuranlar haline) [*]
BakaraSuresi 128 Ayet Kelime Meali – Anlamı Tefsiri. Ayetin Arapçası: رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
ÂyetArapçada delil, açık alamet, veri veya işâret gibi anlamlara gelmektedir. Türkçe olarak Ayet. Ayetlerin yapısı ve sayısı. Kur'an'daki ayetlerin uzunlukları, Mushaf'ta tam bir sayfa ile en kısa olarak bir ya da birkaç harften oluşan 'kesik harfler' veya Mukattaa harfleri arasında değişmektedir. Kur'an ayetlerinin sayısı
Veayrıca da dedik ki; bu vatandaş bir tek gün bile kamu görevi yapmaya ehliyetli değildir. Derhal oralardan uzaklaştırılmalı ve psikiyatrik tedaviye alınmalıdır. Şuna netçe inanıyoruz ki, bizim bu teşhis ve tespitlerimiz, Kaçak Saray Saltanatı ya da merkez üssü orası olan Hırsızlar İmparatorluğu çöktüğü zaman pek
KayıtsızÜye Ahiret nedir ne anlama gelmektedir Ahiret kavramı ve sözlük anlamı hakkında kısa bilgi verir misiniz. Cevap: Ahiret nedir sözlük anlamı. suskun karizma ahiret ne demektir.Nevruzun Anlamı-50s+Azerbaycanda Nevruz Geleneghi-Nebi Kobotar1an-8s+Türk Xalq Kültüründe Nevruz-Erman Artun-7s+Nevruzun Türk Tarixindeki Yeri
İnfakile ilgili ayetler nelerdir? Bakara Suresi, 270. ayet: Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. Al-i İmran Suresi, 92. ayet: Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.. Sadaka kimlere verilir ayet?
Ayetler İsra Suresi 78-84. Ayetler. Bakara 1-5. Ayetler (Elif lâm mim) Mü’minun Suresi 1-11. Ayetler. Cuma Suresi 9-11. Ayetler. Ayete’l-Kürsi ve Anlamı (Bakara 255) Haşr 22-24 (Hüvallâhüllezi) Bakara 285-286 (Âmene’r-rasûlü) Al-i İmran Suresi 16-19. bir sosyal sorumluluk ve ahiret azığı
arapçatürkçe ayetler, mealler, kuran ayetleri ayet, arapça okunuslu türkçe ayetler, hadisler "Ve tevekkel alâllahi ve kefâ billâhi vekîlâ" Allah'a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter. -
İçindekürsî kelimesi zikredildiği için “Âyetü’l-kürsî” adıyla anılan bu âyet Kuran-ı Kerim'de Bakara suresi'nin 255. ayetidir. Uygulamada ayetel kürsi 7 kısma ayrılmış ve her bir kısmın sesli okunuşu Arapça yazılışına ve mealine yer verilmiştir. Bu şekilde ezberlenmesinin kolaylaştırılması
YunusSuresi: Yunus Suresi 109 ayettir. 40, 94, 95 ve 96. ayetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sagopa Kajmer: Yunus Özyavuz veya bilinen adıyla Sagopa Kajmer (d. 17 Ağustos 1978, Samsun, Türkiye), Türk rap sanatçısı, müzik yapımcısı ve DJ. Yunus İsminin Arapça Yazılışı
GenelArapça: 1: 20 Ocak 2022 09:08: İHL Arapça Kelimeler ve Anlamı: f_hoca: Genel Arapça: 1: 15 Aralık 2015 18:59: arapça1 kitaptaki arapca -turkce kelimeler: ilahiyatci8589: Arapça 1: 1: 07 Ocak 2014 13:40: arapça kelimeler: f_kryln: Genel Arapça: 0: 18 Ekim 2013 16:22: 2. Sınıf islam düşünce tarihi ara sınav çalışma özeti
Haber Taha suresi 39. ayet | Taha suresi okunuşu, anlamı, tefsiri, Arapça ve Türkçe oku - Haberler HABERLER.COM Haberler.com: Türkiye'nin en kapsamlı haber sitesi.
65DFfjH. Ayetel Kürsi duası okunuşu, anlamı ve Arapça metni haberimizde. Bu ayetlerde Allah'ın bazı isim ve sıfatları anlatılmıştır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed bu ayetlere dikkat çekmiştir. Müfessirler bu ayetler hakkında çokça söz söylemiş ve tefsiler kaleme almışlardır. İşte Ayetel Kürsi Arapçası, okunuşu ve manası...Ayetel Kürsi Arapça Ayetel Kürsi Arapça Ayetel Kürsi Arapçaاَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ ﴿٢٥٥﴾ Ayetel Kürsi Arapça OkunuşuAllahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyumla te'huzühu sinetüv vela nevmlehu ma fis semavati ve ma fil ardmen zellezi yeşfeu indehu illa bi iznihya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehümve la yühıytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa'vesia kürsiyyühüs semavati vel ardve la yeudühu hıfzuhümave hüvel aliyyül aziymAyetel Kürsi Türkçe Anlamı - MealiAllah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür. Ayetel Kürsi DinleNasser al Qatami'nin sesinden hazırlanmış video aracılığı ile Ayetel Kürsi dinleyin. Ayetel Kürsi Önemiİçinde Allah’ın kürsüsü zikredildiği için “Âyetü’l-kürsî” adıyla anılan bu âyet hem muhtevası hem de üstün özellikleri sebebiyle dikkat çekmiş, hakkında hadisler vârit olmuş, çok okunmuş, şifa ve korunmaya vesile şehâdet ve İhlâs sûreleri nasıl İslâm inancının özünü ihtiva ediyor ve insanlara Allah Teâlâ’yı tanıtıyorsa Âyetü’l kürsî de –onlardan daha geniş ve detaylı olarak– bu özelliği taşımaktadır. Bir önceki âyette peygamberlerin getirdiği bunca âyet ve “beyyine”ye imana götüren işaret ve delil rağmen insanların ihtilâfa düştükleri, kiminin küfrü kiminin imanı tercih ettiği imana götüren deliller, aklını kullanarak üzerinde düşüneceği “kendisinde ve yakından uzağa çevresinde enfüs ve âfâk”, peygamberleri desteklemek üzere Allah’ın onlara lutfettiği mûcizelerde ve vahiy yoluyla yapılan “sağlam delillere dayalı sözlü açıklamalar”da görülmektedir. Bu âyet gerçek mâbudu arayanlar için eşsiz ve başka hiçbir kaynaktan elde edilemez bir açıklamadır, delildir. Hadislerle Ayetel KürsiŞevkânî’nin Buhârî, Müslim, Nesâî, Ahmed b. Hanbel gibi sahih kaynaklardan derlediği hadislerden birkaçı bile bu âyetin önemi hakkında bir fikir edinmeye yetecektirHz. Peygamber, Übey b. Kâb’a “Allah’ın kitabından hangi âyet en büyüğüdür” diye sorup “Âyetü’l-kürsî’dir” cevabını alınca onu tebrik etmiştir Müslim, “Müsâfirîn”, 258. Yine Übey’in hurmasına şeytana tâbi bir cin musallat olmuş; vermeyi, dağıtmayı seven Übey’i bundan vazgeçirmek üzere hurmayı aşırmaya başlamıştı. Übey mahlûku takip ederek yakaladı. Garip bir şekli vardı. Onunla konuşunca kimliğini ve maksadını anladı. Kendilerinden nasıl kurtulabileceğini sorunca “Bakara sûresindeki kürsü âyeti ile” dedi ve ekledi“Onu akşamda okuyan sabaha kadar, sabahta okuyan akşama kadar bizden korunmuş olur.” Sabah olunca Übey durumu Hz. Peygamber’e aktardı. Resûlullah, “Habis doğru söylemiş” buyurdu. Buhârî’de de Ebû Hüreyre’den naklen yukarıdakine yakın bir rivayet vardır. Hz. Peygamber’e hadiseyi anlatınca şeytan olduğunu öğrendiği hırsız Ebû Hüreyre’ye şöyle demiştir “Yatağına yatınca Âyetü’l-kürsî’yi oku, devamlı olarak Allah’tan bir koruyucun olacak ve sabaha kadar sana şeytan yaklaşamayacaktır.” Allah varlığı ezelî, ebedî, zaruri ve kendinden olan, her şeyi yaratan, her şeyin mâliki ve mukadderatının hâkimi, her şeyi bilen ve her şeye kadir olan... Yüce mevlânın öz ismidir. Bu öz isim zikredildikten sonra hem O’nun vahdâniyeti birliği, tekliği hem de İslâm’ın getirdiği imanın tevhid Allah’ı birleme, bir bilme özelliği açıklanmak üzere “O’ndan başka tanrı yoktur” buyurulmuştur. Müşrikler elleriyle yaptıkları putlara tapmakta idiler. Bunlar cansız eşyadan yapılırdı. Canı bile olmayan varlığın ilâh olamayacağını ifade etmek üzere hemen arkasından “O diridir” buyurulmuştur. Evet Allah diridir, O’nun hayat sıfatı vardır ve tıpkı diğer isimleri ve sıfatları gibi bunun da mahiyetini ancak kendisi bilmektedir. Gerek Araplar’daki gerekse diğer kavimlerdeki müşriklerin çoğu büyük bir Allah’a inanmakla beraber bunun yanında –her birine bir işlev tanıdıkları– sözde tanrılara inanmışlardır. Bu inanç tevhide aykırıdır. Tevhidi açıklayarak başlayan âyet, Allah Teâlâ’nın “kayyûm” sıfatını zikrederek “küçük, aracı, özel görevli... tanrılar”a gerek bulunmadığını ifade etmektedir. Çünkü kayyûm, “bütün varlıkları görüp gözeten, yöneten, bir an bile onları bilgi ve ilgisi dışında tutmayan” demektir. “Onu ne uyku basar ne uyur” cümlesi, hay ve kayyûm sıfatlarını pekiştirmekte ve biraz daha anlaşılmasını sağlamaktadır. Uyku basan veya fiilen uyuyan birinin gözetim, yönetim, koruma gibi işleri yerine getirmesi mümkün değildir. Allah Teâlâ’nın kayyûmluğu kâmil ve kesintisiz olduğuna, daha doğrusu kayyûm sıfatı bunu ifade ettiğine göre O’nu ne uyku basar ne de uyur. Yerde ve gökte ne varsa –başka hiçbir kimseye değil– O’na aittir; yaratanı da gerçek sahibi de O’dur. Âyetin bu mânayı ifade eden parçası “Yalnız O’na aittir” kısmıyla tevhidi öğretirken “başkasına değil” mânasıyla de şirkin çeşitlerini reddetmektedir. Çünkü müşrik toplumlar varlıkları yaratılış, aidiyet ve yetki bakımlarından çeşitli tanrılar arasında paylaştırmışlar; meselâ yıldız, gök, yer... tanrılarından söz etmişlerdir. “Yerde ve gökte” tabiri Arapça’da “bütün varlıklar” mânasında kullanılmakta, adına yer ve gök denilmeyen veya maddî mânada yere ve göğe dahil bulunmayan mekânlar ve buradaki varlıklar da bu ifadenin içine ortak koşan kâfirlerin bir kısmı, bu ortakların O’na denk olduklarına değil, O’nun nezdinde reddedilemez şefaat, geri çevrilemez aracılık hakkına sahip bulunduklarına inanmakta ve putlara bu anlayış içinde tapınmaktadırlar. “Allah katında, O izin vermedikçe hiçbir kimse şefaat edemez” mânasındaki cümle bu inancın asılsızlığını ortaya koymakta; şefaatin de izne bağlı bulunduğunu, O izin vermedikçe ve dilemedikçe kimsenin böyle bir yetki ve imkâna sahip olamayacağını özlü ve etkili bir şekilde zihinlere yerleştirmektedir. Allah katında kendisine şefaat izni verilenlerin durumu ve yetkileri, ödül törenlerinde ödülleri vermek üzere kürsüye çağrılan şeref konuklarınınkine benzemektedir. Ödülün kime verileceğini bilen ve belirleyen onlar değildir. Ancak bu merasimi tertipleyenlere göre onlar, şerefli, saygıya lâyık, büyük kimseler olduklarından kendilerine böyle bir imtiyaz verilmiştir. Allah katında şefaatlerine izin verilecek olanlar da Allah’a yakın ve sevgili kullar olacaktır. Allah’tan başka bütün şuur ve bilgi sahiplerinin bilgileri sınırlıdır, doğru da yanlış da olmaya açıktır. Bu genel gerçek şefaat meselesine uygulandığında kimin şefaate lâyık olduğunun da ancak Allah tarafından bilineceği anlaşılır. Çünkü dış görünüşü mâ beyne eydîhim itibariyle şefaate lâyık görülenlerin, kullar tarafından görülemeyen ve bilinemeyen iç yüzleri mâ halfehüm itibariyle böyle olmamaları mümkündür. Allah birdir ve yalnızca O ibadete lâyıktır; çünkü O’ndan başka olmuşu, olacağı, gizliyi, açığı, geçmişi, geleceği, görüleni, gaybı bilen yoktur. Kürsî kürsü, “koltuk, sandalye, taht” anlamlarına gelir. Mecazi olarak saltanat, hükümranlık, mülk mânalarında da kullanılmaktadır. Allah Teâlâ’nın üzerine oturulan maddî alet mânasında kürsüsü olamayacağından –bu O’nun bizzat açıkladığı yüce sıfatlarına aykırı düştüğünden– burada kürsüden bir başka mânanın kastedilmiş olması Kur’an’da Allah’a nisbet edilen, “Allah’ın...” denilen her şeyi, O’nun varlığına dahil veya kullandığı bir şey olarak anlamak da doğru değildir. Meselâ “Allah’ın evi, Allah’ın ruhu, Allah’ın emri, Allah’ın kölesi” tamlamalarında Allah’a ait olan şeyler böyledir. Bunlar ne O’nun varlığının bir parçasıdır ne de kullandığı araçlardır; önem ve şereflerinden dolayı O’nun” diye tanımlanmışlardır. İbn Abbas’a göre kürsüden maksat ilimdir. O’nun ilmi her şeyi kaplar. Âyetin bu kısmını, “kürsüden maksat O’nun hükümranlığıdır ve buna sınır yoktur, hiçbir şey O’nun dışında kalamaz” veya “Allah semavatı, arzı, arşı Kur’an’da zikretmiş, fakat bunlardan maksadın ne olduğunu açıklamamıştır. Kürsüsü de böyle bir varlıktır, yerleri ve gökleri içine alacak kadar geniştir. Ne ve nasıl olduğunu ise ancak kendisi bilmektedir” şeklinde anlamak mümkündür. Yüce, kâmil, eşsiz sıfatlarının bir kısmı âyette zikredilen yüce Allah’a, kulların sonsuz gibi gördükleri kâinatı korumak, gözetmek ve yönetmek elbette güç gelmeyecek, O’nu yormayacak, meşgul bile etmeyecektir. Çünkü O yücelerden yücedir, kimse bilmez nicedir. Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 1 Sayfa 398-401Ayetel Kürsi'de kaç ayet var?Ayetel Kürsi, Kur'an-ı Kerim'de yer alan Bakara Suresinin 255. ayetidir. Yani sadece bir Kürsi’de Geçen Allah’ın İsimleri ve Anlamları Nelerdir?El-Hayy Diri, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten anlamına Gökleri ve yeri her şeyi tutan anlamına Aliyy Pek Yüce, pek yüksek anlamına Azim Çok azametli olan anlamına Kürsi’deki Hayy ne demek? Hayy kelimesinin anlamıArapça kökenli olan Hayy esmasının anlamları şöyledir1. El- Hayy anlamı Hayatı ebedi ve ezeli olarak sarmalayandır. Bütün hayatların kaynağıdır. Ezeli ve ebedi olarak ölmeyen hep diri olan anlamlarına Hayy anlamı Ebedi ve ezeli olarak diri olandır. Yorulma, uyuklama gibi noksanlıklardan uzaktır. Mükemmel, tam ve diri manaları ile hayat sahibi anlamlarına Kürsi’deki Kayyum ne demek? Kayyum kelimesinin anlamıKur’an- Kerim’de çoğu yerde Hayy ismi ile birlikte Kayyum ismi de kullanılır. Bu isimler İsm-i Azama olarak tanımlanmıştır. 1. Kayyum Yarattıklarını koruyup idare eden ve işlerini düzenleyen olarak Kayyum Kötü ya da iyi yaptıklarının karşılığı vermek için her canlının başında durandır. Her canlıyı gözetleyendir. O’na hiçbir şey gizli kalmaz. O her şeyi bilendir.“Ya Hayyu ya Kayyum, la ilahe illa ente” Ey diri ve kaim olan! Senden başka ilah yoktur bu duayı okuyan ve sürekli tekrarlayan herkesin aklı ve kalbi sürekli diri kalır.
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız. A’râf Suresi 125. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 125. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri… A’râf Suresi 125. Ayetinin Arapçası قَالُٓوا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ A’râf Suresi 125. Ayetinin Meali Anlamı Onlar da şöyle dediler “Zâten biz Rabbimize döneceğiz.” A’râf Suresi 125. Ayetinin Tefsiri Firavun’un bu asma, kesme ve feci bir biçimde öldürme tehditleri eski sihirbaz yeni mü’min ve şehâdet hasretiyle kavrulan o talihli insanlara menfi mânada zerre kadar bile tesir etmedi. Bilakis imanlarını daha da kökleştirdi; davalarına sımsıkı sarılmalarına vesile bu yeni inançlarında kararlı ve uğrunda da her türlü zulme katlanmaya hatta ölmeye hazır olduklarını gösterdiler. Bunun yanında, Hz. Mûsâ’nın getirdiği ilâhî hakîkate olan iman ve bağlılıklarının herhangi bir oyun, plan ve tuzak değil, imanlarının içten bir itirafı olduğunu ispatladılar. Başlarına gelebilecek her türlü belâ ve musibetlere metânetle dayanabilmeleri ve imanlarına herhangi bir halel gelmemesi için de Allah’a yalvardılar; üzerlerine sabırlar yağdırmasını, eğer ölümlerini takdir buyurduysa müslüman olarak canlarını almasını niyaz ettiler. Burada dikkat edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken mühim bir husus, imanın, belki saniyelerle ifade edilebilecek çok kısa bir zaman zarfında sihirbazların gönül ve ruh dünyalarında meydana getirdiği tarifi imkânsız değişikliktir. Kısa bir müddet önce, atalarının dinine yardım etmek uğruna evlerini, barklarını terk eden; sıkılgan ve kibar bir biçimde, Firavun’dan, Hz. Mûsâ ile olan karşılaşmada başarılı olduklarında kendilerine ne gibi mükafatlar verileceğini soran bu insanlar şimdi, hakîki bir imanın cesareti ve şecaatiyle dolmuş, önünde tâzimle eğildikleri ve âdeta dilendikleri aynı krala karşı meydan okuyacak kadar cesur ve kahraman olmuşlardı. En büyük tehditler ve en korkunç işkenceler bile kendilerine tesir edemeyecek bir düzeyye ulaşmışlardı. Beklemediği bir mağlubiyete uğrayan Firavun, devam eden âyetlerde görüleceği üzere, hak ve adâlet karşısında takınmış olduğu sahtekâr tavrı bırakmak ve açıkça despotluk ve zulme baş vurmak mecburiyetinde kalacaktır A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız… Kaynak Ömer Çelik Tefsiri A’râf Suresi 125. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız… Kaynak
Error 522 Ray ID 7384d47aef94b7a8 • 2022-08-10 010708 UTC AmsterdamCloudflare Working Error What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7384d47aef94b7a8 • Your IP • Performance & security by Cloudflare
Ayetel Kürsi duası Kur'an-ı Kerim'de bulunan Bakara Suresi’nin 255. ayetidir. Faziletleri en büyük ayetlerin başında gelir ve ayetlerin efendisi olarak kaynaklarında da Ayetel Kürsi duasının yararları ve faziletleriyle ilgili önemli bilgiler kılınan her namazın ardından türlü kötülükten, felaketten, beladan korunmak için de sık sık Kürsi, Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı çok sık Suresi’nin 255. ayeti olan Ayetel Kürsi okunuşu ve anlamıyla alakalı tüm merak edilenler...Ayetel Kürsi duası Kur'an-ı Kerim'de yer alan en faziletli ayetlerin başında Suresi'nin 255. Kürsi duasının faydaları hakkında pek çok hadiste kıymetli bilgiler Efendimiz Hz. Muhammed Ayetel Kürsi'yi ayetlerin efendisi olarak beladan ve sıkıntılardan korunmak için sık sık bu duayı Kürsi duasının anlamının yararlarını öğrenmek, ezberlemek için doğru Kürsi Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı bu haberimizde!İşte Ayetel Kursi duası okunuşu ve Türkçe Diyanet meali!Ayetel Kürsi Duası Arapça okunuşu lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te'huzühu sinetün velâ nevm,lehu mâ fissemâvâti ve ma fil'ard, men zellezi yeşfeu indehu illâ bi'iznih,ya'lemü mâ beyne eydiyhim vemâ halfehüm,velâ yü-hîtûne bi'şey'im min ilmihî illâ bima şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel'ard,velâ yeûdühû hıfzuhümâ ve hüvel aliyyül Kürsi Türkçe anlamıRahman ve Rahîm olan Allah'ın tan başka hiç bir ilah yoktur. O, daima yaşayan, daima duran,bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de ve yerdeki her şey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir ağırlık da vermez. O, çok yüce, çok Kürsi yararları nelerdir?Ayetü'l-kürsî'nin faydaları hakkında bazı hadislerde, Hz. Peygamber Kur'an'da en büyük ayetin Âyetü'l-kürsî olduğunu Müslim, "Müsâfirîn", 258; Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 352, "Ḥurûf", 1, yatağına girerken bu duayı okuyan kişiyi Allah'ın koruyacağını ve şeytanın ona dokunamayacağını Buhârî, "Vekâlet", 10, bu ayetin içinde Allah'ın en yüce adının yer aldığını Müsned, VI, 461 ve Kur'an ayetlerinin efendisi olduğunu Tirmizî, "Feżâʾilü'l-Ḳurʾân", 2 bilgileri yer tefsirlerinde bulunan bazı hadislerde de Âyetü'l-kürsî'yi okuyan kişiye Allah'ın hemen bir melek göndereceği, ertesi güne kadar bu meleğin onun iyiliklerini yazacağını ve kötülüklerini sileceği, farz namazların arkasından onu okuyanın da öldüğü zaman cennete gireceği namazların sonunda sıklıkla okunan bir duadır. Namaz haricinde de sıkça okunan dualardan biridir.
arapça kısa ayetler ve anlamları