🍆 Cengiz Aytmatov Gün Olur Asra Bedel Uzun Özet

CengizAytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanında Yedigey’in çocukları elendirmek üzere baktıı ta falının Eski Türklerdeki “kumalak” adı verilen fala çok benzedii görülmektedir: “Yedigey anlatacakları bittikten sonra o anda aklına baka masal da gelmeyince ta falına bakarak elendirdi onları. Artık hoA4w. Gün Olur Asra Bedel Kitabını Satın Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Nedir?Gün Olur Asra Bedel, Türkiye Türkçesine "Gün Uzar Yüzyıl Olur" adıyla da aktarılan ve asıl adı "Kılım Karıtar Bir Kün" şeklinde olan, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov tarafından kaleme alınıp 1980 yılında yayımlanan ve iç içe hikayeleri ile kültürel kodların bozulması ve geleneklerini korumaya çalışan insanların bozkırdaki hayatını anlatan bir romandır. Sovyet Rusya’sının insanları mankurtlaştırdığını vurgulayan eser, hem kahramanları hem de mekanları ile birçok mesaj Törökuloğlu Aytmatov 12 Aralık 1928, Kırgızistan - 10 Haziran 2008, Almanya, eserlerini kaleme alırken hem kendi yaşamından, hem de içinde yaşadığı toplumun kültüründen ilham alan, Türk dünyasının en ünlü yazarlarından Kırgız edebiyatçı, gazeteci, çevirmen, öğretmen, diplomat ve siyasetçidir. 176 dile çevrilmiş birçok eseri ile tüm dünyada çeşitli ödüller almış, Türk kültür zenginliğini tanıtmıştır. Hikaye, tiyatro, roman ve hatıra gibi birçok farklı türdeki eseri klasikler arasında Olur Asra Bedel Kitabının Fiyatı Nedir ve Nasıl Belirlenir?Gün Olur Asra Bedel kitabının fiyat aralığı 15 TL ve özel baskılar dahil 20 TL arasında değişiklik göstermektedir. Gün Olur Asra Bedel kitabının fiyatına etki eden faktörler aşağıda Olur Asra Bedel kitabını yayımlayacak olan yayıncının büyüklüğüGün Olur Asra Bedel kitabını yayımlayan yayıncının hedeflediği pazarKitabın yayımlandığı tarihGün Olur Asra Bedel kitabı yayıma hazırlanırken kullanılan malzemelerin maliyetiGün Olur Asra Bedel kitabının kapak tasarımını yapan kişilerin ünüKitabın satış stratejisiGün Olur Asra Bedel kitabının sayfa sayısıGün Olur Asra Bedel Kitabının Yazarı Kimdir?Gün Olur Asra Bedel kitabının yazarı, Kırgız romancı Cengiz Aytmatov’dur. Cengiz Aytmatov, 12 Aralık 1928 tarihinde Kırgızistan’ın Talas eyaletindeki Şeker köyünde dünyaya gelmiştir. Babası seçkin bir devlet adamı olan Törekul Aytmatov, annesi tiyatro aktristi olan Tatar kızı Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva’dır. Yazarın babası Törekul Aytmatov, 1937 yılında Stalin tarafından kurşuna dizilerek Aytmatov, ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Yazarın Lyutsiya ve Roza isimli iki kız, İlgiz isimli bir erkek kardeşi vardır. Babasının görevi sebebiyle eğitimine Moskova’da başlamış ve Rusça öğrenmiştir. Babasının rejim tarafından suçlanması sonrasında eğitimine 1938 yılında annesi ve kardeşleriyle beraber taşındıkları Kirovskoye’deki Rus yatılı bölge okulunda devam etmiştir. Cengiz Aytmatov ve kardeşleri eğitimli bir kadın olan anneleri Nagima Hanım tarafından büyütülmüştür. Aytmatov, babasına yöneltilen suçlamalar nedeniyle uzun yıllar "halk düşmanının çocuğu" olarak damgalanmıştır. Cengiz Aytmatov, 1942 yılında okulu bırakmış, henüz 14 yaşındayken, 2. Dünya Savaşı yıllarında kolhozda memur olarak çalışmaya başlamıştır. Kara haberleri vermekle görevlendirilen Aytmatov, Şeker köyüne gelen ölüm haberlerini köy halkına iletmiş, vergi memurluğu ve Rusça öğretmenliği yapmıştır. Cengiz Aytmatov, savaşın ardından ailesiyle birlikte Cambul’a taşınmıştır ve 1946 yılında Veteriner Teknik Okulu’na girmiştir. Buradaki hocalarının etkisiyle Rus klasiklerini okumuş, şiirlerinin yanı sıra öyküye yönelmiş ve çeviri faaliyetlerinde bulunmuştur. Yüksek öğrenimini 1953 yılında Bişkek’te bulunan Tarım Enstitüsü’nde tamamlayan yazarın, "Gazetçi Dzyuo" isimli ilk hikayesi de 1952 yılında Pravda gazetesinde Aytmatov, Kırgız Bilimsel Hayvan Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışmıştır. Görevi sayesinde bütün ülkeyi gezme fırsatı bulmuştur. Sovyet Komünist Partisi’ne ve Yazarlar Birliği’ne üye kabul edilen Cengiz Aytmatov, kaleme aldığı "Cemile" eseri ile tüm dünyada ses getirmeyi başarmıştır. Aşk ve tabiatın çocuk dikkat ve masumiyetiyle sunulduğu “Cemile” romanını Louis Aragon “dünyanın en güzel aşk hikâyesi" sözleriyle değerlendirmiştir. "Steplerden ve Dağlardan Hikayeler" eseri ile 1963 yılında Lenin, "Elveda Gülsarı" eseri ile de Sovyet Büyük Edebiyat ödüllerini kazanan Cengiz Aytmatov, tüm dünyada tanınan ve sevilen yazarlar arasına girmeyi başarmıştır. Beyaz Gemi, Toprak Ana, Kızıl Elma, Dişi Kurdun Rüyaları, Deve Gözü, Selvi Boylum Al Yazmalım, Erken Gelen Turnalar ve Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek gibi birçok ünlü eserleri bulunmaktadır. Manas destanının ilk tam basımına önsöz yazan Aytmatov, "Gün Olur Asra Bedel" romanıyla da ikinci kez Sovyet Büyük Edebiyat ödülünü almıştır. İlk kez 1986 yılında yayımladığı "Dişi Kurdun Rüyaları" romanı tüm dünyada beğeni ile karşılanmıştır. Eserleri ile tüm dünyada birçok farklı ödüle layık görülmüştür. Eserlerinde Kırgız kültürünü yansıtan Aytmatov, hem kendi yaşamından hem de Manas Destanı’ndan yararlanmıştır. Mitik bir duyum, şiirsel bir üslupla kaleme aldığı eserlerinde döneminin problemlerini yansıtmıştır. Cengiz Aytmatov, Kırgız Sinemacılar Birliği başkanlığı yapmış, Sovyet Yazarlar Birliği İdare Heyeti üyeliği ve Kırgız Bilimler Akademisi üyeliği gibi birçok önemli üyeliği bulunan bir yazardır. "Sosyalist işçi kahramanı" olarak da ödüllendirilen Aytmatov, gazete ve dergilerde çalışmış, muhabirlik yapmış ve Dünya İlim ve Sanat Akademisi’ne muhabir üye seçilmiştir. Gorbaçov’a danışmanlık yapan beş kişiden biri olan, Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi başkanlığı yapan Aytmatov, siyasetle de ilgilenmiş, milletvekilliği ve büyükelçilik yapmıştır. 1996 yılının Ekim ayında Kırgızistan’ın UNESCO temsilciliğine tayin Aytmatov’un eşi Maria Aytmatova’dan Şirin, Sanzhar, Eldar ve Askar adında dört çocuğu olmuştur. Oğlu Askar Aytmatov, Kırgızistan Dışişleri bakanlığı yapmıştır. "Gün Olur Asra Bedel" romanının film çekimleri için gittiği Kazan’da rahatsızlanan yazar, tedavi için götürüldüğü Almanya’da 10 Haziran 2008 tarihinde vefat etmiştir. Öldüğünde 79 yaşındadır. Babasıyla beraber 137 aydının gömülü bulunduğu Bişkek’teki Ata-Beyt’te defnedilmiştir. Gün Olur Asra Bedel Kitabının Sayfa Sayısı Kaçtır?Gün Olur Asra Bedel kitabı 413 sayfadan oluşmaktadır. Kitabın sayfa sayısı, yayımlandığı yayınevine ve özel baskılara göre değişiklik Olur Asra Bedel Kitabının Türü Nedir?Gün Olur Asra Bedel kitabının türü bilim Olur Asra Bedel Kitabının Konusu Nedir?Gün Olur Asra Bedel kitabında yaşanan olaylar, Kazakistan’da bulunan Sarı-Özek bozkırında başlamaktadır. Eserde gerçekçilik, bilim kurgu ve efsane iç içe geçmiştir. Sarı Özek’te kışlar sert, yazlar ise kavuran sıcaklar ile geçmektedir. Çok az insanın yaşadığı bu bölgede Boranlı istasyonundaki işçi ve memurlara ait aşağı yukarı on ev bulunmaktadır. Eserin hikayesi de Boranlı istasyonunda çalışan Yedigey üzerine kurulmuştur. Yedigey ve karısı Ukubala, Boranlı’ya Aral Gölü kıyısındaki bir köyden gelmiştir. Geldiklerinde Kazangap adında bir demiryolu işçisi ve eşi Bike ile tanışmış ve onlardan çok yardım görmüşlerdir. Kazangap, Yedigey’e Ak Maya’nın soyundan gelen bir deve yavrusu bile hediye etmiştir. Bir gün Kazangap vefat etmiştir ve Yedigey de dostunun vasiyeti üzerine cenazeyi defnetmek için bir gurup insanla beraber Ana-Beyit mezarlığına doğru bir yolculuğa çıkmıştır. Bir gün süren bu yolculukta geçmişini hatırlayan Yedigey’e bir gün sanki bir asır gibi Olur Asra Bedel, mankurtlaşan insanlarla geleneklerini korumaya çalışanların hikayesidir. SSCB’de yaşanan sosyal ve kültürel sorunlara bir eleştiri niteliğindedir. Cengiz Aytmatov, eserinde hem öz yaşamından, hem de Kırgız efsanelerinden beslenmiştir. Romanda Nayman Ana ile oğlu Colaman’ın hikayesi üzerinden mankurtluğa vurgu yapılmış, Kazangap’ın oğlu Sabitcan üzerinden de mankurtluğun nasıl bir şey olduğu Olur Asra Bedel kitabında yer alan öğretmen Abutalip’in hikayesi önemlidir. Fakat Aytmatov, Abutalip’in hikayesi üzerinden KGB’yi ağır bir şekilde suçladığı için kitapta yer almasına izin verilmemiştir ve bir kısmı çıkartılmıştır. Gün Olur Asra Bedel kitabında yer alan Abutalip’in hikayesinin eksiklerini tamamlayan, Abutalip’in nasıl öldüğünü anlat kısım "Cengiz Han’a Küsen Bulut" adı ile kitaplaştırılmıştır. Gün Olur Asra Bedel, dünün ve bugünün, gerçek ile efsanenin iç içe geçtiği kurgusu ile Cengiz Aytmatov’un romancılığında özel bir konuma sahiptir ve eser çağdaş romancılığın başyapıtlarından biri olarak nitelendirilmektedir."Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... gider gelirdi...Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı-Özek uzar uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir.. gider gelirdi..."Gün Olur Asra Bedel Ana Karakterleri Kimlerdir?Gün Olur Asra Bedel kitabının karakterleri aşağıda Yedigey Cangeldin Sarı- Özek bozkırında bulunan Boranlı İstasyonu’nda çalışan bir memurdur. Ukubala ile evlidir ve çocukları vardır. Dostu Kazangap’ı Ana-Beyit mezarlığına defnetmek için bir gurup insanla yolculuğa çıkmıştır ve Boranlı İstasyonu’na gelmeden önceki yaşamından Kazangap’ı defnettikleri zamana kadar yaşadıklarını hatırlamakta ve Yedigey ile evlidir. Çalışkan ve ailesine bağlı olan iyi bir Karanar Yedigey’in devesidir. Nayman Ana’nın devesi olan Akmaya’nın soyundan gelmektedir. Yedigey’e Kazangap tarafından hediye edilmiştir. İğdiş edilmemiş, oldukça güçlü bir devedir ve Yedigey tarafından çok Boranlı İstasyonu’nda istasyon memurluğu yapmış ve Sarı-Özek bozkırında kırk dört yıl çalışmıştır. Yardımsever, iyi yürekli biridir ve Yedigey ile dosttur. Şahmerdan Manevi değerleri olmayan biridir ve Boranlı istasyonunda çalışan Bir Kararkalpak kızıdır ve Kazangap ile evlidir. Eşi gibi yardımsever ve iyi bir Kazangap’ın oğludur. Şehirde eğitim görmüş, manevi değerlerini yitirmiş birisidir. Devlet memuru olarak odacılık ve sekreterlik arası bir iş yapmaktadır. Babasının cenazesi için geldiği Boranlı’da sergilediği davranışlarla insanları çileden Kazangap’ın kızıdır. Ayyaş bir eşi ve altı çocuğu vardır. Ailesiyle birlikte babasına yakın bir yerde yaşamaktadır. Babasının cenazesinde kendi dertleri için Kuttubayev Öğretmendir ve kendisi gibi öğretmen olan Zarife ile evlidir. Görevinden istifa ettirilmiş ve ailesi ile beraber Boranlı istasyonuna gelerek burada iş bulmuştur. Eşi ile beraber hem kendi çocuklarına hem de Yedigey ve Ukubala’nın çocuklarına okuma-yazma öğretmektedir. Öğrendiği masal, türkü ve efsaneleri Kazakça yazıp çocuklara aktarmak istemektedir. Bu nedenle suçlu bulunmuş ve Ailesinin onaylamamasına rağmen Abutalip ile evlenmiştir ve eşi gibi o da öğretmendir. Abutalip’in vefat haberini aldıktan ve Yedigey’in kendisine ilgisini fark ettikten sonra çocuklarıyla Boranlı’dan ayrılmıştır. Gittiği yerde mesleğini yapmaya devam etmiş ve yeniden Abutalip’i tutuklayan ve sorgulayan müfettiştir. Abutalip’in suçsuzluğu ortaya çıkınca görevden Güzel tambur çalan ve hikaye anlatan bir savaş gazisidir. Ak- Monyak istasyonunda istasyon şefliği Olur Asra Bedel Kitabı Kimler için Uygundur?Gün Olur Asra Bedel kitabı tüm kitapseverler için uygundur. Birçok farklı ülkede okurların beğenisini kazanmış olan Gün Olur Asra Bedel kitabını okuyabilecek yaş gurupları aşağıda yaş arası25-35 yaş arası36-46 yaş arası46-56 yaş arası57-67 yaş arası68-80 yaş arasıGün Olur Asra Bedel Kitapları Kişisel Gelişime Nasıl Katkı Sağlar?Gün Olur Asra Bedel kitabının okurların kişisel gelişimine sağladığı katkılar aşağıda listelenmiştir. Okurların hafızasını gücünün gelişmesine katkı kültürü hakkında bilgi edinmeyi empati kurma yeteneğini farklı bir gözle bakmayı birikimi Olur Asra Bedel Kitabı için Kapak Fotoğrafı Nasıl Çizilir?Kitaplar, okurları bilgilenmekte ve kültürel açıdan gelişmelerini sağlamaktadır. Kapak tasarımı ve içeriği ile beraber sanat yapıtı olma özelliği taşıyan kitaplar, yazar ile okur arasında iletişim sağlayan bir kaynaktır. Bu nedenle kitap kapakları, metnin içeriğindeki mesajı hedef kesime görsel açıdan iletecek şekilde hazırlanmalıdır. Okurun kitap ile bağ kurmasını sağlayan ilk etmenlerden olan kapaklarda fotoğraf ve yazılar birbirini bütünleyecek bir düzen içinde vermelidir. Birçok okurun kitap alırken kapağa dikkat ettiği bilinmektedir. İlk bakışta olumlu bir izlenim bırakmak, satışları artırmak için okuyuculara hitap edecek kitap kapakları tasarımı ve İllüstrasyon, kitap kapağı tasarımında önemli bir yere sahiptir. İllüstrasyon, bir metini açıklayan, somutlaştıran, süsleyen resim ve desen anlamına gelmektedir. Bazen bilgiyi tasvir etmek, bazen yorumlamak ve bazen de belgelemek amacıyla kullanılmaktadır. Kapak tasarımı yapacak illüstratör, üstünde çalışacağı kitabın içeriği hakkında bilgi sahibi olmalı, metindeki mesajı ve duyguyu görsel olarak aktarabilecek donanımda Olur Asra Bedel kitabı için kapak fotoğrafının çizilme aşamaları aşağıda olarak eskiz hazırlanmaktadır. Bu, kitap kapak fotoğrafı için ön çalışma konusuna uygun kapak görseline karar görsel uzmanlar tarafından Olur Asra Bedel kitabına uygun olduğu belirlenen görsellerin yüzey üzerinde kullanılacağı alan son aşamasında da boyama teknikleri Olur Asra Bedel Kitabı için Kullanılan Malzemeler Nelerdir?Gün Olur Asra Bedel kitabı için kullanılan malzemeler ve bu malzemeler kullanılırken dikkat edilmesi gerekenler aşağıda Olur Asra Bedel kitabı bir cilde sahiptir. Cilt, kartondan veya mukavva üzerine deri, bez ve kağıt kaplanmış kitap kapağıdır. Gün Olur Asra Bedel kitabını dağıtıma çıkarılmadan önce cildinin dayanıklı olup olmadığına, sayfalarının dağılıp dağılmadığına dikkat sayfaları kalın, temizlenebilir ve kullanışlı için en az ikinci hamurdan kağıt seçimi yaparken mat renklere öncelik verilmelidir. Mat renkler okuyucunun kitabı daha rahat okumasını Olur Asra Bedel Benzeri Roman Türündeki Diğer Eserler Nelerdir?Gün Olur Asra Bedel benzeri diğer eserler aşağıda mı Yoksa Turfa mı?Ak TopraklarKutlu TöreGönül HanımAk DeveSarı GelinŞeyh San’an HikayesiOnlar da İnsandıO Topraklar BizimdiBadem Dalına Asılı BebeklerCengiz Aytmatov Benzeri Diğer Yazarlar Kimlerdir?Cengiz Aytmatov benzeri diğer yazarlar aşağıda Dağcıİsmail GaspıralıMizancı Mehmed MuradEmine IşınsuAlper AksoyAhmet Hikmet MüftüoğluElçin EfendiyefHüseyin CavidAhmed CevadBahtiyar VahapzadeMuhammed Hüseyin ŞehriyarAbdurauf FıtratAbay KunanbayevMagcan CumabayAnnagulı NurmemmetAhmet BaytursunMuhtar AvezovMuhtar ŞahanovAhmet HalmıratAbdülhamid Süleyman Çolpan Sizlere bu yazımızda Gün Olur Asra Bedel – Cengiz Aytmatov Eser eser özeti hakkında bilgi vereceğiz. Eserin özeti, konusu, ana karakterleri hakkında merak ettiğiniz bir çok sorunun cevabını yazımızda bulabilirsiniz… Gün Olur Asra Bedel – Cengiz Aytmatov ROMANIN KONUSU Savaşından sonra Kazak bozkırlarında bir tren istasyonunda yaşamaya başlayan Yedigey’in burada tanık olduğu olaylar. ROMANIN ANA KARAKTERLERİ Yedigey Cangeldi Boranlı’ya bağlı bir tren istasyonunun makasçısıdır. Kazangap Yedigey’e iş bulan ve ona ev veren arkadaşıdır. Karanar Kazangap’ın Yedigey’e armağan ettiği devedir. Romanın bazı yerlerinde bir şahıs gibi başından geçen olaylar anlatılmıştır. Abutalip Kuttubayev Boranh’nm en bilge kişisidir. Savaşta esir düşen Abutalip Kuttubayev, yazdıklarından dolayı tutuklanır. ÖZET Roman kahramanı Yedigey Cangeldin, cepheden döndükten sonra, Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaya başlar. burada tanık olduğu ve uzak geçmişine çağrışım yapan olaylar, gerçekte bir siyasi rejimin gümbür gümbür çöküşünün nedenlaeridir. Yedigey’in çok eski ve yakın arkadaşı olan Kazangap ölür. Onun için bir cenaze töreni düzenleler. bu törene Kazangap’ın şehirde oturan oğlu ve kızını da çağırırlar. Kazangap’ın cenazesini mezarına götürürken, Yedigey kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün Asra bedel bir gün’ olur onun için. Sevdikleri kişinin cenazesini Naymanlar’ın kutsal mezarlığına götürdükleri zaman,orada bir uzay üssünün kurulmuş olduğunu görürler ve cenazenin gömülmesine izin verilmez. Öte yandan, Rus-Amerikan ortak araştırması sonunda kozmonotlar, uygarlık düzeyi Dünyanınkinden çok daha yüksek bir gezegen keşfeder. Bu gezegende yaşayanlar dünyalılarla ilişki kurmak isterler. Fakat daha yüksek bir uygarlığı, daha iyi bir yönetimi kendileri için zararlı gören dünyalı yöneticiler bu isteği reddederler. Türk Edebiyatı Eser Özetleri Luzumlar Kitaplar Kitap Özetleri YazarMesajAdminAdminMesaj Sayısı 21Kayıt tarihi 14/01/14Konu Gün Olur Asra Bedel kitap özeti , Cengiz Aytmatov Perş. Ocak 16, 2014 848 am Gün Olur Asra Bedel, Cengiz AytmatovGün Olur Asra Bedel, Cengiz Aytmatov, 2005, İstanbul“Gün Olur Asra Bedel” adlı eserde Türkistan'ın Kazak bölgesindeki 8 hanelik bir tren yolu bakım istasyonunda yaşayan Aral bölgesi Kazak Türklerinden Kazangap adlı yaşlı işçinin ölümü ve vasiyeti üzerine düzenlenen cenaze törenini anlatan ana eksen etrafında, Türklerin destanî devrine dönüşler ile uzay kolonileri arasındaki ilişkilerin sınırladığı geniş bir açılım sergilenmekte ve tek bir günün anlatıldığı roman böylece ismine uygun olarak 'yüzyıldan uzun bir gün' ün hikâyesi olarak şekillenmektedir. Romanda Türk geleneği temsil eden Kazangap'ın en yakın dostu Yedigey ile Sovyet devrinin yenik insanı Kazangap'ın oğlu Sabitcan arasındaki çelişki ortaya konularak, Türk insanı' ile 'Sovyet insanı' karşılaştırılmakta ve açıkça 'Türk insanı'ndan yana tavır alınmaktadır. Yazar bu trajik karşılaştırmasını sağlam bir zemine oturtabilmek için destanî geleneğe yaslanarak Yedigey'e Nayman Ana Destanı'nı vakası Kazak boylarında geçer. Bir kazak Türkü olan Yedigey’in ekim devriminden sonra sosyal karışıklık ve belirsizlik yüzünden bir yere tutunmak ihtiyacı ile Kumbel istasyonuna tanıştığı Kazangap vesilesiyle Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı istasyonuna 1944 de savaşta sakatlanınca kızıl saçlı, sevimli ve güler yüzlü doktor ona “Savaş bitmek üzere. Aklına kötü bir şey gelmesin. Bir an önce memleketine dön. Bir yıl içinde eski gücüne kavuşursun.” Gölü kenarındaki Cangeldi’ye geldiğinde dar sokakları, ayağına yapışan çamurları ile Cangeldi’yi hepten ıssızlaşmış bulur. Savaş erkekleri adeta silmiştir. Açlıktan ölmemek için herkes hayvan çiftliklerine dağılmıştır. Balıkçılıkla geçinen köyde Aral’a açılacak erkek onu bekleyen eşini bulan Yedigey işe yaramaz bir durumda olduğunu söylenip durur. Görünüşte sağlam biri olarak görünür. Ama güçsüz beyni zonklayan ayakta zor duran bir hali vardır. Eşi Ukubala’nın yakınları onu bozkıra çağırmışlardır. Şimdilik otlaklarda otlayan hayvanları gözetler. Gururlu bir kişi olan Yedigey ailesine yük olmamak için demir yollarında çalışmaya koyulur. Demir yollarında çalışa çalışa, istasyon istasyon savrula savrula Kumbel istasyonuna gelir. Kumbel demir yollarının kavşak noktasında olan bir istasyondur. Trenlerin kullandığı yakıt burada depo edilir. Yedigey ve eşi Ukubala vagonlardan boşaltılan kömürleri el arabasıyla depoya taşırlar. Bir gün istasyona devesiyle bir Kazak Türkü olan Kazangap gerçekte belirli bir özelliği yoktur, sade bir adamdır; ama hayat çilesi çekerek olgunlaştığı bellidir. Esmerleşen yüzünden ve iri damarlı ellerinden, hep ağır işlerde çalışmış bir bozkır adamı olduğu anlaşılır. Onun gibi dürüst, cesur, bilge bir insanın bu zamanda eşine rastlamak mümkün Yedigey ve karısı Ukubala, kendi köyleri Cangeldi’yi terk ederken, emektar arkadaşı Kazangap’la karşılaştıkları o günün bütün geleceklerini ve hayatlarını etkileyeceğinden habersizdirler...Kazangap, onlara sadece kendisiyle birlikte Boranlı istasyonuna gelmelerini ve çalışmak için oraya yerleşmelerini teklif eder. Aynı gün, Kazangap’la birlikte Sarı Özek bozkırındaki Boranlı istasyonuna hareket ederler; ama sonradan bunun bir talih, bir kader olduğunu şey, bir devenin sırtında Ana Beyit mezarlığına yol alan cenaze konvoyunun en önünde giden Yedigey'in bilincinde oluşur ve gelişir. Sarı Özek'teki istasyondan kutsal mezarlığa giden cenaze konvoyunun başını çeken Yedigey, can dostu Kazgangap'la yaşadıklarını, bu kısa yolculuk sırasında geri dönüşlerle bilinç üstüne çıkarır. Romanın ilerleyen sayfalarında, anlatılanların, bu yolculuk boyunca tahayyül edilenlerin ürünü olduğu ortaya çıkar. Yedigey, koca ömrü, bir güne hatta saatlere sığdırır; geçmişin, şu anın ve geleceğin aynı şey olduğunu, deve sırtındaki bilinç akışlarında yaşar ve anlatılan bir günün hikâyesidir. Ard zamanlı bir anlatım tekniğiyle Yedigey-Kazangap ve Sarı-Özek bozkırlarının hikâyesi 24 saatlik bir süre içinde yüzyılın hikâyesine Kazangap’ın ölümüyle Sarı-Özek’in geçmişini hatırlar. Yedigey arkadaşı Kazangap’ın cenazesini onun vasiyeti üzerine Ana-Beyit mezarlığına gömmek ister. Burası onların atalarının mezarlığıdır. Ancak Kazangap’ın oğlu Sabitcan Ana-Beyit mezarlığının Boranlı’ya uzak mesafede olduğu için “Oraya gitmemize ne gerek var. Hem rahmetli tren düdüklerinin çok severdi. Hemen şuraya gömelim. Tren düdüklerini dinleye dinleye huzur içinde yatsın.”diye karşı Sarı-Özek bozkırlarının tarihiyle anlatılanları iki şekilde anlatabiliriz1. Düne ait; Nayman Ana efsanesi,2. Bugüne ait; Kazangap, Yedigey, Abu Talip Kutlubayev ve 2. Cihan Harbi sırasında yaşadıkları özellikle de Kazangap’ın defin işleriyle ilgili işlemler yapılırken yer yer geriye dönüşlerle dünün bugüne aktarılması dikkatle sunulur. Boranlı istasyonuna gelerek yerleşen Yedigey, inançları için mücadele edecek karakterdedir. Ancak inançları şifahi gelenekten beslendiği için pasif bir mücadelededir. O bu haliyle çalışan, kararlı, biraz da romantik bir Ana destanında Göçebe Türk oymaklarının düşmanı olan Juan juan'lar -Türklerin tarihi düşmanları olarak semboli¬ze edilmektedir- savaşlarda ele geçirdikleri tutsakları ya uzak yerlerde satmakta veya güçlü-kuvvetli olanları ayırarak korkunç işkencelerle "Mankurt”laştırdıktan sonra köle olarak kullandıkları anlatılmaktadır. "...Önce tutsağın kafasını kazırlar, kesilen bir devenin boyun bölgesinden yüzülen bir deri parçası tutsağın kafasına bir başlık gibi geçirilir. Kafasına deri geçirilen tutsak başını yere sürtmesin diye boyuna tahta kalıp takılır, yürek paralayıcı çığlıklarını kimse duymasın diye ıssız bir yere götürülürdü. Kolları, bacakları bağlı tutsak orada güneşin alnacında, aç-susuz birkaç gün kalırdı. Başına deri geçirilenlerden çoğu acıya dayanamayıp ölür, sağ kalanlarsa belleklerini yitirerek geçmişlerini anımsamayan birer "mankurt" -köle- olurlar. Tutsakların ölüm nedeni açlık, susuzluk değildir. Zavallılar başlarına geçirilen taze deve derisinin güneş altında kuruyarak büzülmesi sonucu acıya dayanamadıkları için ölürler. Sımsıkı sarılan deri kurudukça tutsağın kazınmış başını mengene gibi sıkıştırır. Bütün bu acılar sonunda tutsak aklını yitirmeye başlar. Juanjuanlar işkencenin beşinci gününde sağ kalan var mı diye bakmaya gelirler. İşkenceye tutulanlardan biri bile sağ kalsa amaçlarına ulaşmış sayarlar kendilerini... "Mankurt" kim olduğunu, soyunun-sopunun nereden geldiğini, adını, çocukluğunu, anasını-babasını bilmezdi kısacası insan olduğunun bile farkında değildir. Benlik bilincini yitirdiği için efendisine iktisadi açıdan büyük avantajlar sağlar... Herhangi bir köle sahibi için en büyük tehlike, kölesinin başkaldırmasıdır. Her köle fırsat bulunca isyan eder; oysa mankurt köleler arasında kaçmayı, karşı koymayı, başkaldırmayı düşünmeyen, alışılmışın dışında tek varlıktır. Köpeklerin sahiplerini dinlemeleri gibi mankurt ta efendisinin sözünden dışarı çıkmaz. Efendisinden başkasının sözünü dinlemez, bedeninin gereksinmelerinden başkasını düşünmez... En kirli, en ağır işler mankurtlara verilir, sonsuz sabır isteyen bıktırıcı, sıkıcı, sinir törpüleyici işler onlara yaptırılırdı."...s. 151Juan juanlarla girişilen bir savaşta babasını kaybeden ve babasının öcünü almak için Juan juanlara karşı düzenlenen bir akına katılan Nayman Ana'nın oğlu Colaman akından geri dönemez. Cenk meydanında oğlunun cesedini arayan ancak bulamayan Nayman Ana hep oğlunun bir gün çıkıp geleceği ümidiyle gün kervancılardan yakınlarda bir mankurt'un deve güttüğünü işiten Nayman Ana analık sezgisiyle bu mankurtun oğlu olabileceği hissine kapılır. Bu fikrini, hiç kimseye açamayan Nayman Ana, kitaptaki ifadeyle "torkunlarına kızlık akrabalarına uğrayacağını, onlarda bir süre konuk kaldıktan sonra eğer kendisi gibi istekliler çıkarsa Kıpçak ülkesine erenlerden Yesevi Dede'nin türbesine gideceğini" söyleyerek yola çıkar. Nihayet deve güden mankurtu bulan Nayman Ana önsezisinde yanılmamıştır. Bu mankurt onun sevgili oğlu Colaman'dır. "İki gözüm benim!" diye oğluna atılan Nayman Ana oğlunun kendisini tanımaması ve adını "Mankurt" olarak bildirmesi üzerine kahrolur ve şunları söyler "Bir insanın dinden malı-mülkü, tüm zenginliği, gerekiyorsa yaşamı alınabilir. Ama belleğini köreltmeğe, beynini sakatlamaya kim cüret edebilir?" Ağlayarak oğluyla konuşan Nayman Ana sözlerine devam eder "-Senin adın Colaman. İşitiyor musun beni? Colaman senin adın. Babanın adı Dönenbay. Öldü baban. Anımsamıyor musun babanı? Sana ok atmayı o öğretti. Ben senin ananım. Sen de benim oğlum. Göçebe oymaklarındansın sen. Bizim oymağa Naymanlar denir. Sen de Naymansın."Oğluna bu şekilde kim olduğunu, nereden geldiğini anlatmaya, hatırlatmaya çalışan Nayman Ana onun hafızasını tamamen yitirdiğini acıyla fark eder; buna rağmen yine de onu obalarına götürmek ister. Ana yüreği onun bir gün aklının başına geleceğine inandırmıştır. Bu sırada yanlarına yaklaşan efendi Juanjuan, Nayman Ana'yı görür ve kaçan Nayman Ana'nın mankurtuna anlattıklarını öğrenince Colaman'a anasının ona işkence yapmak istediğini ve bu yüzden Nayman Ana'yı öldürmesi gerektiğini söyler. Romanda belirtildiği üzere "..oğlunu alıp götürerek göçebe Naymanlara istilacıların tutsakları nasıl sakatladıklarını, akıldan yoksun bırakarak nasıl alçalttıklarını göstermek isteyen ve böylece onların düşmana diş bileyerek silaha sarılmalarını" sağlamayı düşünen Nayman Ana Juanjuanlar oğlunun yanından ayrılınca tekrar oğlunun yanına döner. Ancak anasının kendisine kötülük yapmak istediği "öğretilen" oğlu, Nayman Ana'sını dinlemez bile! Kitapta bu hazin öykü şöyle bitiriliyor"Nayman Ana son anda oğlunun okunu ona çevirdiğini gördü; deveyi dehleyip ileri fırlamağa fırsat bulamadan kısa bir vınlama duydu, yaydan fırlayan ok sol böğrüne saplandı. Öldürücü bir saplanmaydı bu. Nayman Ana yavaş yavaş aşağı eğildi, yıkılmamak için devesinin boynuna sarıldıysa da yere düşmeye başladı. Fakat ondan önce başından ak yazması kaydı, bir kuş olup havalanırken; "-Adın ne senin? Kimin oğlusun? Anımsa adını! Senin baban Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!" diye çığlık o günden beri Sarı-Özek bozkırında gece¬leri Dönenbay kuşu uçarmıs. Bir yolcuya rastlarsa yanına yaklaşır "Adın ne senin? Kimin oğlusun? Anımsa adını! Senin baban Dönenbay! Dönenbay, Dönenbay, Dönenbay, Dönenbay!" diye bağırırmış...s. 147Aytmatov’un eserlerinde birinci kuşak ve ikinci kuşak arasında değer farkları görülür. Birinci kuşak çalışmayı alın terinin değerini ve atalarından öğrendiklerini milletine ait inançları yaşatmaya çalışır. İkinci kuşak ise Sabitcan’da portatif olarak karşımıza çıkar. Bu kuşağın özellikleri rahat bir yaşam peşinde koşan varlık sebebini kültürel varoluş olarak değil, fiziki varoluş olarak görür. Hayatta kalma kaydıyla efendilerinin emrindedir. Colaman’ın şuurunu kaybettirilerek işkence yoluyla köleleştirilmesi gibi Sabitcan’da okullarda eğitim yoluyla kendi milletinin değerlerine yabancılaştırılan çağdaş bir “mankurt” tur. Yedigey milli ve dini hayata bağlıdır. Arkadaşı Kazangap onun gözünde sıradan bir cenaze değildir. Kazangap Sarı-Özek bozkırlarının ilk sakinlerindendir. Boranlı’da vahşi hayata karşı mücadele edip hayatta kalmayı başarabilen bir irade abidesidir. Ama Kazangap da şifahi bir kültürden yetiştiği için mankurtlaşmasına engel kuşaktan Abu Talip Kutlubayev bir coğrafya öğretmenidir. 1951 yılını sonlarında soğuk bir kış günü Boranlı’ya gelmiştir. Eşi Zarife sınıf öğretmenidir. İkinci Dünya Savaşında cepheye çağırılmış, Almanlara esir düşmüş taş ocaklarında çalışırken bir fırsatını bulup kaçmıştır. 12 arkadaşıyla birlikte Yugoslav partizanlarla, faşist İtalyanlara karşı gösterdiği Adriyatik Denizindeki kahramanlıkları gazeteye yansımış ve nişan almışlardır. Sovyet denetleme heyetinin soruşturmasıyla yurda dönmüş, tekrar coğrafya öğretmenliğine başlamıştır. Derslerinin birinde Avrupa kıtasını anlatırken ders kitaplarından farklı olarak oraların gelişmiş, yeşil ormanlarla, bakımlı çiftliklerle dolu olduğunu anlatırken askere alma merkezinde çalışan birinin oğlu “Siz Sitali’nin emrine rağmen niye kendinizi öldürmediniz de Almanlara esir düştünüz? Siz bir vatan hainisiniz” der. Öğrencilerin çoğu bunun hainlikle ne ilgisi var diye karşı çıksa da sınıf karışmıştır bir kere. 1948’te Yugoslav meselesi çıkınca ilçe merkezine çağırılıp kendi rızasıyla görevinden ayrıldığına dair bir dilekçeyle istifa ettirilir. Kader onları Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı’ya savurmuştur. Abu Talip Kutlubayev kendi kültürel değerlerinin farkında olan, her türlü hayat şartlarında onu gelecek kuşaklara aktarmakla kendini sorumlu tutan kitabi kültürün temsilcisidir. Kazangap’ın, oğlu Sabitcan’ı şifahi kültürle yetiştirmesine rağmen, Sovyet eğitimin bir mankurt olarak karşısına çıkmasını önleyememiştir. Abu Talip ise Boranlı’nın bütün imkânsızlıklarına rağmen hem kendi çocuklarına hem de Yedigey’in çocuklarına ders vererek Türk tarihinin coğrafyasını anlatır, başından geçenleri yazar. Böylelikle aydın sorumluluğunu yerine getirecektir. 5 Ocak 1953 günü gelen trenle ellerinde siyah çantalı üç kişi iner. 1952 yılının son günü Abu Talip vermiş olduğu şenlikte halk dansları eşliğinde halk türküleri söylediği Nayman Ana ve Dönenbay gibi efsaneler anlattığı için Boranlı halkı Abu Talip hakkında sorgulanır. Abu Talip sorgulanma sonunda alınır, bilinmeyen bir yere götürülür. Gelen bir mektupta Abu Talip’in öldüğü duyulur. Yedigey Zarife ve çocuklarının peşinde pervane olmuştur. Abutalip’in ölümünden sonra Zarife ve çocuklarıyla çok yakından ilgilenir, zamanla bu ilgi Zarife’ye karşı büyük bir aşka dönüşür. İçten içe Zarife’ye karşı bir takım kıpırtıların olduğunu hisseder, kendini suçlamaya başlar. Yedigey Zarife’ye olan aşkını göstermek için Roymalı Ağa ve Begümay aşkını gündeme getirir. Zarife, Yedigey’in onu düşünmekten vazgeçmesini istediği için çocuklarıyla çekip gider. Yedigey uzun süre kendini yatıştırmaya, kaderine razı olup Zarife’yi unutmaya çalışır. Fakat başarılı bu geçmişin gözler önüne serildiği yukarıdaki bölümlerden sonra tekrar cenaze konvoyuna dönen kurguda Kazangap’ın ölümü ile ilgili her şeyin, bütün hazırlıklar onu Naymanlar’ın kutsal mezarlığı olarak kabul edilen Ana-Beyit’e gömmek için yapıldığı hatırlatılır. Ancak konvoydakiler sevdikleri kişinin cenazesini Nayman’ların kutsal mezarlığına götürdükleri zaman, orada bir uzay üssünün kurulmuş olduğunu görürler. Üsse yaklaşan cenaze konvoyunu durduran nöbetçiler, buranın askerî bölge olduğunu söyleyerek cenaze konvoyunun Ana Beyit'e girmesine izin vermek istemezler. Tartışma sürerken Nöbetçi subay gelir. Nöbetçi subay Kırgız kökenli bir delikanlıdır. Kendi halkından bir muhatapla karşılaşan Yedigey sorunu çözeceği inancıyla konuyu açıklamaya başlar. Nöbetçi subayın cevabı çok kısa ve çarpıcıdır"Yoldaş, Rusça konuş" . Yedigey afallayarak niçin Kırgızca konuşmadığını sorar. Kırgız subay görevde olduğunu, görevde iken Kırgızca konuşamayacağı cevabını verir...s. 409Konvoy çaresizlik içinde, kutsal topraklardan uzaklaşır. Yedigey başka bir yerde cenazeyi yaparak gömer; ancak Kırgız geleneklerini, tam olarak bilmeden ve uygulayamadan gömmek onu çok rahatsız etmiştir. Babası Kazangap'ın Nayman Ana Kabristanı'na gömülmesi vasiyetine karşı çıkarak bir an önce cenazeyi toprağa gömüp şehre dönmek isteyen Sabitcan, dikenli tellerle yolları kesilince;"Ben ta başında söylemiştim. Ölüyü ta buralara taşımanın ne gereği vardı? İşiniz-gücünüz boş inançlarla uğraşmak! Bu masallara kendi inandığınız yetmiyormuş gibi bir de başkalarını inandırmağa çalışıyorsunuz." diye tavrını ortaya koyar. "Nasılmış? Kapıdan geriye dönersiniz değil mi? Bunun böyle olacağını ben size baştan söylemiştim! "Ana-Beyit, Ana-Beyit!" diye tutturmanın sonu budur. Sopa yemiş köpeğe dönersiniz işte böyle!.. Adamlar "Plana göre gömütlük yerinden kaldırılacak" diyorlar. Karar kesin. Daha fazla uzatmağa gerek var mı? Eski masallara fazla kapılmışsın, sen, Yedike. Adamlar burada dünya çapında uzay işleriyle uğraşıyorlar, sen de tutturmuşsun "Ana-Beyit'imiz, Ana-Beyit'imiz!" diyorsun. Kim dinler seni? Kimin işine yarar senin Ana-Beyit'in?.. İhtiyar ıvır zıvır işlerle kimsenin kafasını şişirmeye kalkma. Hele böyle bir konuda bana hiç güvenme. Senin Ana-Beyit'in bana vız gelir, tırıs gider." şeklindeki sözleriyle inançları alaya alan "okumuş-eğitilmiş" Sabitcan sözlerini şöyle tamamlar "..Başka isim gücüm yok da o işlere mi koşa¬cağım? Hem de ne için? Bak ihtiyar, benim ailem, çocuklarım, iyi de bir işim var. Ne diye durup dururken rüzgâra karşı işeyeyim? Bir telefondan sonra kıçıma bir tekme atsınlar diye mi?.." yattığı Nayman Ana Kabristanı'nın ortadan kaldırılacağını öğrenince "birşeyler" yapmayı teklif eden Yedigey'e işbirlikçi aydınların sembolü Sabitcan'ın verdiği bu cevaplarla Cengiz Aytmatov'un sis¬temi sorguladığı açıktır. Yazar bu türden bir teslimiyeti bir tür Mankurtlaşma olarak değerlendirerek şunları yazmıştır "Yedigey düşündükçe incinmişliği artıyor, durumu daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Buna gencecik adama Sabitcan bir yandan kızarak, bir yandan acıyarak, bir yandan da ondan iğrenerek; "-Mankurtsun sen! Gerçek bir mankurt! diye mırıldandı..." ...s. 437Sonuç olarak Gün Olur Yüzyıl Olur, dönemin yönetim anlayışına, Stalin diktatörlüğüne eleştirel bir bakış getirir. Bu eleştirel bakış, devlet kademelerinde görev yapan kişilere olumsuz karakterler çizilmesiyle kendisini gösterir. Roman kahramanlarında Sabitcan, bozkırın karşısında şehri, sıradan Kırgız’ın karşısında ise yönetime yakın, toplumsal yabancılaşmaya örneği temsil eder. Aytmatov'un yapıtlarında olumsuz kişilerin şahsında, sistemin yozlaşmış uygulamaları, üstü kapalı da olsa acımasızca Aytmatov'un eserinin ana ekseni olan "mankurtlaştırma" olayının bu yönü son derecede entere¬sandır. Çağdaş mankurt olan Sabitcan'ın kafasına hiç kimse deve derisi sarıp güneşin altında bırakmamıştır ama işte o tam bir mankurt olarak ortadadır! Bu mankurtlaştırma metodu henüz tam olarak açıklığa kavuşmamıştır, ancak eldeki veriler bu işlemin Sovyetleştirilen eğitim sistemi ile ilişkisini fısıldamaktadır. bilgi alıntıdır Gün Olur Asra Bedel kitap özeti , Cengiz Aytmatov 1 sayfadaki 1 sayfasıBu forumun müsaadesi varBu forumdaki mesajlara cevap veremezsinizLuzumlar Kitaplar Kitap ÖzetleriBuraya geçin Cengiz Aytmatov-Gün Olur Asra Bedel Kısa Özeti Romanda Cengiz Aytmatov’un kişilik analizini çok iyi yaptığını görmekteyiz. Okurken kendinizi Orta Asya bozkırlarında ovadan ovaya koşar halde bulursunuz. Türklerin kökenini ve ilk yaşam tarzlarını bu romanda zihninizde canlandırabilirsiniz. Gelelim romanın kısa özetine. Yedigey biricik dostu, sırdaşı, yoldaşı Kazgangap’ı kaybetmiştir. Vasiyeti gerçekleştirmek Yedigey’e kalır. Yedigey naaşı Ana Beyit’e götürmekle mükelleftir. Ana Beyit ise destan kahramanlarının mezarlarına ev sahipliği yapar ancak Rus Amerikan ortak projesi olan bir uzay üssü buraya kurulmuştur. Sarı-Özek bozkırı doğallığını böylece yitirmiştir. Destansı bir kadın olan Nayman Ana’nın da mezarı burada bulunur. O dönemde Naymanlar istilaya uğrar. Juan Juanlar korkunç işkenceler yapar Naymanlara. Kafalarına yaş deri geçirir güneş altında bekletir kuruyan deri kafayı sıkar bir zaman sonra kurban ya ölür ya da delirirdi. Kendi ifadeleri ile mankurt olurdu. Yedigey ve bir kaç kişilik cenaze konvoyu Ana Beyit’e gelir ama buraya uzay üssü yapıldığı için giriş çıkışlar kontrol altında tutulur. Yedigey girişte bulunan nöbetçiye kapıyı açmalarını söyler ancak nöbetçi açmaz. Sonra Kırgız bir genç gelir onlarla konuşur. Yedigey neden Kırgızca konuşmadığını sorunca görevde iken sadece Rusça konuşmak zorunda olduğunu söyler. Toplumun gerçekten de mankurtlaştığını burada da görür. Kendi dilleri dururken Rusça da neymiş der içinden. Kısa süren sohbetten sonra izin alamazlar ve geri dönerler. Cenazeyi başka bir yere götürür ve gömerler. Yedigey vasiyeti gerçekleştirememiştir ve bu onun içini yer durur. Kitabın Adı Gün Olur Asra Bedel Kitabın Yazarı Cengiz Aytmatov Kitap Hakkında Bilgi Eser, başkahraman Yedigey vasıtasıyla Sovyet rejimindeki bozulmayı ve çöküşü okuyucuya çarpıcı bir şekilde sunmaktadır. Gün Olur Asra Bedel, tertemiz aşkları, efsane ve masalları, Sovyet Rusya rejiminin acımasız faaliyetlerini bir arada anlatmaktadır. Aytmatov, eserde İnsanları mankurt olmaktan kurtaralım.’ mesajları vermektedir. Mankurt, burada geçmişini ve geleneklerini unutanlar için kullanılmıştır. Genel olarak, Cengiz Aytmatov, mankurt efsanesi ışığında Cengiz Aytmatov, Rusya rejimi sırasında dinini, dilini, ailesini unutan bir nesli gözler önüne sermektedir. Kitabın Kahramanları, Kişileri Yedigey Romanın başkahramanıdır. Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaktadır. Cephede yaralandığı için beyni dönem dönem sarsıntı geçirir ve onu rahatsız eder. Dinini, soyunu, geleneklerini unutmayan ender kişilerdendir. Kazangap Romanın reel zamanında ölmüştür. Yedigey’in yıllarca birlikte çalıştığı, olgun, saygılı, erdemli arkadaşıdır. Adîlbay Yedigey’in birlikte çalıştığı arkadaşlarından biridir. Huzurlu bir evi olan iyi niyetli bir kişidir. Sabitcan Kazangap’ın oğludur. Küçük yaşlardan itibaren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız, “mankurt” bir kişidir. Kendisini devletin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir evlattır. Ayzade Kazangap’ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer. Ukubala Yedigey’in sadık ve her derdi onunla paylaşan karışıdır. Kitabın Özeti Gece yarısıdır. Tren istasyonunda görevli olan Yedigey, karısının kendisine doğru yaklaştığını görür. Kötü bir haber getirdiğini anlar. Karısı Ukubala, Kazangap’ın evinde vefat ettiğini, şimdi de yalnız olduğunu söyler. Yedigey, hemen şefe haber vermesini ve yerine birini göndermesini ister karısından. Karısına tüm haneleri uyandırmasını da tembih eder. Bir süre sonra Uzun Adilbay görevi devralmak için gelir. Yedigey, hanelere doğru yola alırken Sarı Özek adı verilen uzay üssünün bulunduğu yerden ateş hortumu gibi bir şeyin yükseldiğini görür. Kozmonotlar hakkında çok şey duymuştur; ama yine de boş bulunarak şaşırır. Bu uzay gemisi Oarite’de oluşan olağanüstü bir durumdan dolayı gizlice gönderilmiştir. Konvansiyon uzay gemisi, Amerika ile Rusya’nın ortak projesinin ürünüdür. Parite uzay istasyonu kenetlenmeye hazır uzay gemilerine cevap vermemektedir. Sekiz küçük haneden oluşan Boranlı köyünde uzun yıllardan beri İlk kez biri ölmektedir. Ölünün nereye gömüleceğine bir türlü karar verilemez. Yedigey, Kazangap’ın kutsal Ana Beyit mezarlığına gömülmesi gerektiğini söyler. Vasiyeti bu doğrultudadır. Başta Kazangap’ın oğlu Sabitcan herkes buna karşı çıkar. 30 km uzaklıkta olan bu yere götürmenin gereksiz olduğunu söylerler. Sabitcan, acele işinin olduğunu, o kadar vaktinin olmadığını diyecek kadar ruhsuzdur. Yedi-gey, çok sinirlenir ve isterse gömme töreninde bulunmayabileceğini, kendisinin arkadaşı Kazangap’ın son yolcuğunda Çi zerine düşeni yapacağını anlatır. Bu tartışmadan sonra Kazangap’ın vasiyetinin yerine getirilmesine karar verilir. Bu arada, Sabitcan gibi şehir dışından gelen Kazangap’ın kızı Ay-zade abisine bağırır ve zahmet edip de karısının gelmemesi ne kızar, Sonra sohbet koyulaşır. Sabitcan içip gülerek yeni fırlatılan uzay gemisi hakkında çok biliyormuş gibi bir şeyler anlatır. Yedigey, bir evladın babası daha gömülmeden bu ka dar neşeli olabileceğine inanamaz. Bütün bunlar olup biterken, Parite’de ilginç şeyler olmaktadır. Konvansiyon uzay gemisi, bütün dünya ile ilişkisini kesmiştir. X gezegeninde araştırma yapacak olan bu gemi Amerika ve Rusya için çok önemlidir. Bir başka uzay gemisi gönderilir bu gemiye ulaşmak için. Fakat gemide kimse yoktur. Yalnızca bir mektup bırakılmıştır. Mektup, iki kozmonota aittir. Bu iki kozmonot bazı uzaylılarla irtibata geçmiştir. Orman Göğsü isimli bir gezegene mensup olan bu uzaylılar onları gezegenlerine davet etmiştir. Dünya dışı bir uygarlığı merak eden kozmonotlar görevlerini bırakarak bu gezegene uzayhlann yardımı ile gitmeye karar vermişlerdir. Yöneticilerine de iç savaş ve dünyadaki gereksiz kavgaların son bulmasını tavsiye etmektedirler. Kozmonotlar, son olarak gittikleri gezegenden onlarla bağlantıya geçip gördüklerini anlatacaklarını söylemektedir. Bu olağan dışı gelişme üzerine Amerika ve Rusya yetkilileri gizli görüşmelere başlarlar. Yedigey, köyde ölü yıkamayı âdet ve dine göre tek bilen kişi olduğundan sabah erkenden kalkar ve arkadaşını yıkayıp kefenler. Adilbay’a da işi öğretmeye çalışır. Çünkü kendisi öldüğünde onu yıkayacak, duasını yapacak kimse yoktur. Bu işlemleri yaparken bir yandan dua etmekte, bir yandan bütün hayatı gözlerinin önünden geçip gitmektedir. Savaştan ayrılışı, eşi ile bu köye gelişi, Kazangap’la dostlukları bir bir hatırına gelir. Daha sonra Kazangap’ın naaşı bir keçeye sarılarak traktöre konur. Yola çıkılır. Fakat onları mezarlıkta Sarı Özek üssü ile ilgili olağanüstü bir olay beklemektedir. Uzayda bilinmeyen bir gezegende olan iki kozmonottan tekrar mesaj gelir. Orman Göğsü gezegeni hakkında bilgi verilmektedir. Başka bir güneş sisteminde bulunan bu gezegen de insanlar koyu tenlidir. Manzaranın çok güzel olduğu, yeşillerle kaplı bir yerdir. Şehircilik doğaya uygun olarak gerçekleştirilmiştir, insanlar 200 yaşına kadar yaşayabiliyormuş burada. İklimi denetleyebiliyorlarmış. Savaş ve kavgaya asla yer yokmuş bu gezegende. Işık hızındaki aygıtları ile rahatlıkla dünyaya gelebilirlermiş bu insanlar. Fakat, dünyalıların rızası doğrultusunda gelip burayı tanımak istiyorlarmış. Kozmonotlar, uzaylıların dünyaya gelmek için izin rica ettiklerini iletirler. Bunun üzerine yetkililer bir toplantı gerçekleştirir. Toplantı sonunda karar verilene kadar kozmonotların hiçbir harekette bulunmamaları kararlaştırılır. Yedigey ve diğerlerinin Ana Beyit’e iki saatlik yolları kalmıştır. Yedigey, Ana Beyit efsanesini hatırlar. Eskiden bu topraklara Juan Juanlar denilen çok vahşi ve gaddar bir millet sahip olmuştur. Bunlar ele geçirdikleri esirlere çok büyük bir işkence yapmaktadır. Ele geçirdikleri esirlerin saçlarını keserek üzerine deve derisi yapıştırırlarmış. Esirlerin saçları uzadıkça deriden dolayı beyne doğru yönelir. Bu hâlde olanların büyük kısmı beyni delinecek şekilde acılar çekerek ölür. Kalanları ise beyni tamamiyle saçla dolduğundan tüm geçmişini unutur. Bir hayvan gibi sadece yer, içer ve sahibinin emirlerini yerine getirirmiş. Bu tip insanlara “mankurt” denilmekteymiş. Buralarda Nayman Ana isimli bir kadının çocuğu bir savaş sonrasında bir daha bulunamamış. Nayman Ana, oğlunun ölüsü olmadığı için ondan umudunu hiç kesmemiş. Bir gün, civardan bazı kişiler oğluna benzer birinin güneşin altında koyun güttüğünü söylemiş. Adamlar kafasındaki deve derisini görünce onun mankurt olduğunu anlamışlar. Acılı ana, oğluna kavuşmak için hemen yola koyulmuş. Oğlunu görünce ona sarılmış. Fakat oğlan ona boş gözlerle bakmış ve onu tanımadığını söylemiş. Kadın ne kadar dil dökse de çocuk boş gözlerle bakmaya devam etmiş. Sahibi olan Juan Juan gelmiş ve esirine bir silah vererek annesini öldürmesini istemiş. Çocuk, bir mankurt olduğundan hiç düşünmeden annesine ateş etmiş, kadın oracıkta ölmüş. Ana Beyit bu kadının mezarı imiş. Yedigey, çok duygulanarak bu efsane ile eski günlerinin acı tatlı anılarını da hatırlar. Arkadaşı öğretmen Abutalip’i ve suçsuz yere tutuklanıp, ölüşünü hatırlar. Bu arada, uzay istayonundaki gelişmeden yetkililerin dışında dün yada kimsenin haberi yoktur. Uzay istasyonunda uzun süren toplantılar sonunda dünyada uzaylılara yer olmadığı kararı çıkmıştır. Dünya kendinden daha barışçı bir uygarlıkla tanışmak istememekte, kozmonotlar da istenmeyen kişiler ilan edilmektedir. Yedigey ve yanındakiler nihayet mezarlığın olduğu yere ulaşırlar. Fakat her yer çelik telle çevrilmiştir. Silahlı bir asker de nöbet tutmaktadır. Buranın artık yasak bölge olduğunu, kimsenin girmeyeceğini söyler onlara. Ne yapsalar anlatamazlar. Yedigey tek isteklerinin Kazangap’ı gömmek olduğunu anlatsa da karşısındaki yetkililer onu dinlemez bile. Yakında Ana Beyit mezarlığının üzerinde de bir şehir kurulacağını söylerler. Sabitcan, boşuna geldiklerini söyleyerek bağırmaya başlar. Yedigey, ölünün geri götürülmesinin uygun, olmayacağını anlatarak tellerin hemen yanı başına Kazanı gap’ı gömer. Kendisinin de buraya gömülmesini vasiyet eder. Birkaç gün sonra, Yedigey tekrar bu yere gelir. Amacı yetkililerle konuşarak Ana Beyit mezarlığının onlar için önemini anlatmaktır. Fakat yanı başından ateşler saçan bir roket uzaya fırlatılır. Ne kadar kaçsa da ateş parçacıklarından kurtulamaz. Gün Olur Asra Bedel Cengiz Aytmatov Kitabının Özeti, Tahlili, Kişiler Oleh

cengiz aytmatov gün olur asra bedel uzun özet