🏀 Tavuk Etine Hangi Balık Gelir

2Qlk. This post is also available in English İngilizceBalık diğer ürünlere nazaran tazelik konusunda daha da hassas olunması gereken bir yiyecektir. Sağlıklı beslenme uzmanlarının haftada en az 2 defa tüketilmesini önermesine rağmen maalesef bu konuda her zaman başarılı olamıyoruz. Tabii ki bunun ekonomik, hijyen, alışkanlıklar, damak tadı gibi farklı sebepleri var. Bilgi eksikliği ve güven sorunu da bu sebeplerden sayılabilir. Güven sorunundan kasıt aslında alacağımız balığın tazeliğinden şüphe etmek. Büyük bir market zinciri dahi olsa veya köşe başındaki her gün selamlaştığınız balıkçınız dahi olsa eğer balıklardan anlamıyorsanız size sunulan balığın gerçekten günlük olup olmadığını bilemezsiniz. Hazır yeri gelmişken yanlış bilinen bir şeyi düzeltmek istiyorum. Balığın yanında yoğurt yenmez diye yanlış bir algı vardır. Yanlış diyorum zira zehirlenmeye sebep olan balık ve yoğurdun veya süt ürünlerinin birlikte tüketilmesi değildir. Balık eğer bayatsa zaten zehirlenirsiniz. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi “Balıkla birlikte yoğurt yemek zehirler mi” başlıklı yazımızdan bulabilirsiniz. Peki taze balık ile bayat balık arasındaki farkı nasıl anlarsınız? Eğer devamlı tükettiğiniz bir balık çeşidi varsa ve birazdan aşağıya sıralayacağım farklara her defasında dikkat ederseniz bir süre sonra artık o balığın rengini, parlaklığını, diriliğini öğrenerek dokunmanıza bile gerek kalmadan ilk bakışta o balığın bayat mı taze mi olduğunu anlayabilirsiniz. Aşağıda sizler için taze ve bayat balık arasındaki farkları maddeler halinde toparladım. Ayrıca maddeler arasında hangi balığın hangi kritere göre değerlendirilmesi gerektiğini de bulabilirsiniz. Renk ve Parlaklık Taze balık daha parlak ve daha canlı görünür. Balıkçılar kurumaması için sürekli su atsalar da bayat balık için pek de değişen bir şey olmaz. Hala mat ve donuk renkli kalmaya devam eder. Ama taze bir ürüne su atıldığında çok daha canlı ve parlak olur. Genelde gökkuşağı gibi parlarlar. Etin Sertliği ve Diriliği Taze balığın etin bayata nazaran daha sert, diri ve elastiki olur. Parmağınızı hafifçe dokundurduğunuzda çok bastırmayın zira balıkçıdan azar işitebilirsiniz 😛 eğer parmak iziniz bariz bir şekilde kalmıyorsa et tekrar eski haline geliyorsa ürün tazedir. Parmağınızın şekli orada kalırsa bayat olma ihtimali yüksektir. Yüksektir diyorum zira bazı balık türlerinin et yapısı yumuşaktır. Çipura, levrek, barbun, sardalya, hamsi, istavrit gibi balıklarda et biraz daha elastikidir. Eğer bu balıklarda et yumuşaksa ve parmağınızı batırdıktan sonra geri gelmiyorsa bayattır. Ama İstanbul palamutu dişli palamut diye de geçer ilk çıktığı dönemlerde henüz eti yağlanıp sertleşmediğinden diğer balıklara nazaran biraz daha yumuşak bir ete sahiptir. Parmağınızı batırdığınızda et yumuşaktır. Veya somon balığını dilimleyip sunarlar dolayısı ile etine derisine değil dokunduğunuzda o da doğal olarak yumuşak olacaktır. Aynı şekilde mezgit veya tavuk balığı yumuşak bir yapıya sahiptir. Emin olamıyorsanız diğer kriterler ile birlikte değerlendirin. [ad id=’959′] Dirilik ve Dik Duruş Taze balık sudan çıktıktan sonra kaskatı kesilir. Balığın eti sertleştiğinden kafasından tuttuğunuzda kuyruğu dimdik kalır. Bu kaskatı anlayışı buzluktan çıkmış gibi değildir. Kafasından tutup kuyruğunu büktüğünüzde bükülür ve istediğiniz görünüme gelir. Ama şoklu veya dondurulmuş ürüne bunu yapamazsınız balık parçalanır. Bayat balık ise bir önceki maddede öğrendiğimiz üzere yumuşak bir ete sahip olduğundan kafasından tuttuğunuzda kuyruk aşağı düşer. Asla dik durmaz donuk ürün değilse. Çipura, levrek, mercan, sardalya, istavrit, kefal, palamut, barbun gibi balıkları bu yöntemle kolaylıkla kontrol edebilirsiniz. Hamsi biraz daha ince bir yapıya sahip olduğundan bu yöntem çok işe yaramayabilir. Alabalık yumuşak bir balık olduğundan tezgaha çıkarıldıktan 1 saat içerisinde yumuşar ve bu yöntem de onun için geçerli olmaz. Tavuk balığı, dil balığı ve mezgit de aynı şekilde yumuşak bir balık olduğundan kafasından tuttuğunuzda kuyruk doğal olarak aşağı iner. Pullar Her balık cinsinin sahip olduğu pul miktarı değişkenlik gösterir. Eğer pullu bir cins alıyorsanız pulların canlı, gökkuşağı gibi parladığına ve ete yapışık olmasına dikkat edin. Bayat ürünün pulları da dökülmüş, güçsüzleşmiş, canlılığını yitirmiş ve matlaşmıştır. Çipura pullu bir balık olmasına rağmen üretim çiftlik çipurası denize nazaran daha az pula sahiptir. Çiftlik çipurası alırken bunun niye pulu az bu bayat mı diye aldanmayın. Sardalya iklime, çıkarıldığı bölgeye ve cinsine göre pul miktarı değişiklik gösterir. Aynı şekilde sardalya için de pul bir kriter değildir. Kırmızı Renk Solungaç Aslında bir çok insanın ilk baktığı nokta solungaç olsa da balıktan anlayanların en son baktığı kriter budur. Zira balığın taşınma sırasında buz dolu köpükler içerisinde gelmesine, yıkanıp yıkanmamasına, üzerine ne kadar su atıldığına ve balığın cinsine veya balıkçınızın hile yapıp yapmadığına göre değişkenlik gösterir. Normalde solungaçlar kırmızı kan rengindeyse balık tazedir değilse bayattır. Elbette ki taze bir balık kırmızı bir solungaca sahiptir ancak yukarıdaki durumlardan dolayı bayatlık ve tazelik arasında belirgin bir kriter değildir. Balıkların nakliyesi genelde buz dolu köpükler içerisinde gerçekleşir. Buz eridikçe su içerisinde solungaçlar yıkanmaya başlar ve kan akarak geride kahverengi veya beyaz cinse göre değişir bir solungaç kalır. Tezgaha yeni çıkarılan bir çipuranın kulağını kaldırdığınızda beyaz bir solungaç ile karşılaşırsınız. Her yönüyle taptaze olan bir üründen sırf kanı aktığı için vazgeçersiniz. Palamut eğer yıkanmazsa bir süre bu kırmızı solungaç kalır. Ancak üzerine kurumaması için su atıldıkça solungaç kahverengine doğru dönmeye başlar. Sardalya su atıldıkça solungacı beyaza döner. Bu konudaki maalesef hilebaz kişilerin yaptığı bir yöntem ise kırmızı mürekkep ile solungaçları boyamaktır. Bu yüzden bu kritere çok da güvenmeyerek diğer maddeler üzerinden değerlendirme yapmanızı tavsiye ederim. Gözler Yalan Söylemez Balığın gözleri size bayat mı taze mi olduğu konusunda ipucu verebilir. Taze bir balığın gözleri de canlı olur. Bayat da ise donuklaşır. Rengi donuk buz mavisine doğru dönmeye başlar. Ancak bu konuda da dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Marketlerde ve balıkçılarda genelde zemini buz dolu olan tezgahlarda satarlar. Balığın buz ile temas eden tarafındaki gözü soğuktan matlaşmaya başlar. Tabii bayat olanlar gibi değil biraz daha soğuktan kaynaklı bir matlaşmadır bu. Koku Koku aslında herkes tarafından rahatlıkla ayırt edilebilecek bir kriterdir. Taze balık kötü kokmaz. Burada genel balık kokusundan bahsetmiyorum. Bayat ürünler asidik ve ekşi denebilecek şekilde her insanı rahatsız edebilecek kötü bir kokuya sahiptir. Ancak taze ürünler kendine has rahatsız etmeyen bir kokuya sahiptir. Balığın kokusunu alabilmek için solungacını kaldırıp koklamanız yeterlidir. Bütün bu kriterlerin ışığında alacağınız deniz ürününün cinsine göre değerlendirme yapmanızı ve olaya bütüncül yaklaşmanızı tavsiye ederim. Sağlıklı günler diliyorum. Balığı ve balıkçılığı seven bir öğretmendir o. İzmir eski tahta balık halinde 6 yaşında başladı balık satmaya dedesi ile birlikte. Yıllar geçti artık dede ve baba mesleğini dijital ortamda icra ediyor. Balıkçılık yapan insanların bir çoğu, balık yakalayamamanın nedenini kullandığı yeme bağlar. Balıkçıya göre, hiç bir zaman balık yakalayamamanın nedeni kendisi olmamaktadır. Olta makinası, misina, kamış, yem, balığın olmaması ve daha bir çok neden sayılabilir. Aslına bakarsanız çoğunlukla, bütün bu saydıklarımızda uygun kombinasyonu yakalayamamak en önemli problemimizdir ki; yem de bunlardan birisidir. Hangi balığa hangi yem kullanmamız gerektiğini bilmek çok önemlidir. Neticesinde balıkla ilk temas noktamızdır. Eğer balığı o yemi yemeye ikna edemezsek yaptığımız tüm masraf, harcadığımız tüm emek boşa gider. Burada bir çok balık türünün hayır diyemeyeceği ve evde kendinizin hazırlayabileceği bir yemden bahsedeceğim. Tavuk etinden balık yemini nasıl hazırlayacağımızı anlatacağım. Bu yem barbun, mercan, istavrit, izmarit, mırmır gibi bir çok balık için idealdir. Hazırlanışı İhtiyaca göre tavuk göğüs etini, çok kalın olmamak üzere fleto kesiyoruz, Gazete kağıdının üzerine koyarak, bolca iki tarafını da tuzluyoruz, Üst kısmını da gazete kağıdıyla örterek suyu çekmesi için düz bir zemine koyuyoruz, Onun da üzerine kesme tahtası gibi düz bir şey koyuyoruz, Bu etin üzerine de bir ağırlık koyarak, 2-3 saat suyunu çekene kadar bekletiyoruz, Son olarak, bu eti tercihen makasla uzunlamasına kesip sonrasında tavla zarı şeklinde doğruyoruz. Yemimiz hazır. Hazırladığımız bu yemi bir kaba koyarak buz dolabının alt kısmında muhafaza edebiliriz. Zar şeklinde doğradığımız bu yemin, tuzlarken üstte kalan kısmı biraz sert olacaktır. İğneye takarken bu kısım üste gelirse çabuk düşmeyecektir. Söylenilen şekilde hazırlanan yem oltadan düşmeyecek kadar sert; balık aldığında balığa saplanacak kadar lokum kıvamında, yumuşak olur. Sağlıklı beslenme menülerinin vazgeçilmezi olan balık; folik asit, fosfor, kalsiyum, iyot ve selenyum gibi mineraller içeriğiyle de çok zengin bir besin. Balığın mevsiminde tüketildiğinde daha sağlıklı ve doğru tercih olduğunu belirten İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi Uzman Diyetisyeni Olcay Barış, hangi ay hangi balığın lezzetli olduğunu anlatarak taze balığı seçme ve pişirme yöntemlerinden bahsetti. İçinde bulunduğumuz Ekim ayı, balık sezonunun en canlı aylarından biri olarak kabul ediliyor. Palamutun en lezzetli ayı olarak bilinen Ekim’de ayrıca barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, palamut, orfoz, traça da en lezzetli halleriyle sofralara geliyor. Kırmızı et ve tavuk etine göre daha az düzeyde yağ ve doymuş yağ içeren balık, Omega 3’ün yanısıra kaliteli proteinler, vitaminler ve mineraller yönünden çok zengin bir besin. İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi Uzman Diyetisyeni Olcay Barış, balığın folik asit, fosfor, kalsiyum, iyot ve selenyum gibi mineraller içeriğiyle de çok zengin bir besin ve iyi bir protein kaynağı olduğunu belirterek, “B grubu vitaminlerden tiamin B1, niasin B3, pridoksin B6, B12 ve yağda eriyen vitaminlerden A ve D’nin iyi kaynakları olarak kabul edilen balığın 100 gramı, özellikle A vitamini gereksiniminin yüzde 10-15’ini karşılıyor” dedi. Barış, taze balık tercihinin nasıl yapılması gerektiği ve pişirme yöntemleriyle ilgili şunları söyledi; HER BALIK MEVSİMİNDE SAĞLIKLI Balık, vitamin, mineral bakımından oldukça zengin bir gıda olmakla birlikte beynin kullandığı omega yağ asitlerince de çok zengindir ve en önemlisi mevsiminde balık tüketmektir. Örnek vermek gerekirse, kış mevsiminin dışında tüketilen hamsi ve palamut, yaz aylarında tüketilen lüfer ve kefalden çok da bir şifa beklemek doğru değildir. Bunun yerine, kış bitimine doğru yiyebileceğimiz bir kalkan, ilkbahar mevsiminde yenecek levrek ve mezgit, yaz mevsimi sonuna doğru yiyebileceğimiz çipura bizim için çok daha sağlıklı ve doğru bir tercih olacaktır. Ocak Bu ayın en lezzetli balıkları uskumru, lüfer, palamut ve istavrittir. Çinekop, tekir, kefal, kırlangıç ocak ayında en bol dönemini yaşayan balıklardır. Şubat Kalkan mevsiminin başlangıcıdır. Tekir, gümüş, hamsi, izmarit, kalkan, mersin, torik, kefal, levrek şubat ayında lezzetlidir. Mart Gümüş, izmarit, mezgit, kalkan, kaya balığı, mezgit, kefal, levrek, yayın balıkları mart ayının lezzetli ve bol bulunan balıklarındandır. Nisan Gümüş, izmarit, kalkan, mersin, barbun, levrek, kefal, kaya balığı lezzetlidir. Nisan ayında en fazla avlanan balıklar kalkan, levrek, mercandır. Mayıs Gümüş, izmarit, mercan, mersin, mezgit, levrek, kaya balığı en lezzetli balıklardır. Mayıs ayı deniz canlıları ve balıklar açısından çok zengin çeşitlilik gösteren bir aydır. Barbun, istakoz, levrek, tekir, dil balığı, pavurya, kılıç, kırlangıç, karides, iskorpit mayıs ayında lezzetle tüketilebilir. Haziran Mercan, akya, kaya balığı, mersin, orkinos, orfoz, sardalya, bu ayda tüketilebilen gereken balıklardandır. Temmuz Sardalya, çinekop, sarıağız, akya, orkinos, kaya balığı, trança, sinarit bu ayın en lezzetli balıklarıdır. İstavrit çok lezzetlidir. Ağustos Çinekop, sarıağız, sinarit, kaya balığı, orkinos, sarıkanat lezzetlidir. İstavrit yine en lezzetli balıktır. Eylül Kılıç ve sardalya balıkları hala lezzetlidir. Lüfer, kolyoz, izmarit, barbun, çinekop, çipura, uskumru, kılıç ve kırlangıç eylül ayında da çok bol avlanır. Ekim Balık sezonunun en canlı aylarından biridir. Barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, palamut, orfoz, traça çok lezzetlidir. Palamutun en lezzetli zamanıdır. Kasım Lüfer, palamut, orfoz, sarıağız, tekir, torik, uskumru, kefal, sazan, yayın lezzetlidir. Kasım ve Aralık, lüferin en lezzetli zamanıdır. Kasım ayı torik akışının en yoğun olduğu zamandır. Aralık Uskumru, lüfer, palamut, torik lezzetlidir. Tekir, bolca avlanır ve hamsinin de tam lezzetli olduğu zamandır. GÖZÜNE BAK TAZESİNİ SEÇ Balık avlandıktan kısa bir süre sonra tazeliğini kaybeder, bu yüzden balık alınırken tazeliğine çok dikkat edilmelidir. Taze balığın göz bebekleri dışa doğru bombelidir, bayat balığın göz bebekleri ise çökmüş donuk ve mattır. Balığın tazeliğini koruyan soğuk hava depoları olsa da bu özelliklere dikkat etmek gerekir. Ayrıca taze balığın üzerine elinizi bastırıp çektiğinizde bir iz oluşmaz fakat bayat balığın üzerine elinizi bastırıp çektiğinizde iz kalır, balık eski şekline dönemez. PİŞİRME YÖNTEMİNE DİKKAT! İçeriğindeki sağlıklı yağların bozulmaması ve fazla yağ tüketiminden kaçınmak için balığı yağda kızartmak yerine, haftada en az iki kez fırında, ızgara veya buğulama olarak tüketmeyi ihmal etmeyin. Çok üzücü ama yılda kişi başında sadece 8 kg balık tükettiğimizi biliyor muydunuz? Haftada en az 2 gün mevsiminde balık tüketmeye dikkat edelim. Sağlıklı beslenme menülerinin vazgeçilmezi olan balık; folik asit, fosfor, kalsiyum, iyot ve selenyum gibi mineraller içeriğiyle de çok zengin bir besin. Sağlıklı beslenme menülerinin vazgeçilmezi olan balık; folik asit, fosfor, kalsiyum, iyot ve selenyum gibi mineraller içeriğiyle de çok zengin bir besin. Ancak balık, doğru zamanda tüketildiğinde daha sağlıklı oluyor. İçinde bulunduğumuz Eylül ve gelecek Ekim ayı, balık sezonunun en canlı aylarından biri olarak kabul ediliyor. Palamutun en lezzetli ayı olarak bilinen ekimde ayrıca barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, palamut, orfoz, traça da en lezzetli halleriyle sofralara geliyor. Kırmızı et ve tavuk etine göre daha az düzeyde yağ ve doymuş yağ içeren balık, Omega 3’ün yanı sıra kaliteli proteinler, vitaminler ve mineraller yönünden çok zengin bir besin. Uzman Diyetisyeni Olcay Barış, balığın folik asit, fosfor, kalsiyum, iyot ve selenyum gibi mineraller içeriğiyle de çok zengin bir besin ve iyi bir protein kaynağı olduğunu belirterek, “B grubu vitaminlerden tiamin B1, niasin B3, pridoksin B6, B12 ve yağda eriyen vitaminlerden A ve D’nin iyi kaynakları olarak kabul edilen balığın 100 gramı, özellikle A vitamini gereksiniminin yüzde 10-15’ini karşılıyor” dedi. Barış, taze balık tercihinin nasıl yapılması gerektiği ve pişirme yöntemleriyle ilgili şunları söyledi; “Balık, vitamin, mineral bakımından oldukça zengin bir gıda olmakla birlikte beynin kullandığı omega yağ asitlerince de çok zengindir ve en önemlisi mevsiminde balık tüketmektir. Örnek vermek gerekirse, kış mevsiminin dışında tüketilen hamsi ve palamut, yaz aylarında tüketilen lüfer ve kefalden çok da bir şifa beklemek doğru değildir. Bunun yerine, kış bitimine doğru yiyebileceğimiz bir kalkan, ilkbahar mevsiminde yenecek levrek ve mezgit, yaz mevsimi sonuna doğru yiyebileceğimiz çipura bizim için çok daha sağlıklı ve doğru bir tercih olacaktır.” Diyetisyen Barış, hangi ayda hangi balığın daha lezzetli ve yararlı olduğunu ise şöyle anlattı Arkadasim Urfa Tutkunu' nun Dünyası 'nin blogunda okudum bu yaziyi, bende paylasmak istedim,turkiyede yasayanlara çok faydali olacagini ederim Aslihancim yayinlamama izin verdigin için HELAL TAVUK ETİNE DİKKAT!!! FİRMA GEZİ NOTLARIM‏ Arkadaşlar geçtiğimiz aylarda Erpiliç'in Göynük tesislerini gezdim. Yanımda iki de Gıda Mühendisi arkadaşım vardı. Gözlemlerimi ve gezi notlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim ki bir makina mühendisi olarak çok fabrika gezdim. Ancak PİS İŞ YAPTIĞI HÂLDE bu kadar hijyenik ve sistemli bir fabrika daha evvel hiç görmedim. Girmeden önce hepimize bone, maske, beyaz çizme ve beyaz kap kısa manto giydirdiler. Ellerimizi ve ayaklarımızı iki-üç çeşit dezenfektana soktuk. eğer sokmazsanız, turnike açılmıyor ve fabrikaya Balık Kurumuna satmak için alınan 20 civcivle başlayan çalışmalar, et balık özelleşince Erpiliç'in kendi kesimhanesini kurması ile devam eder ve ardından da büyüme gelir. Şu an biri Göynük'te günlük tavuk kesim kapasiteli biri Bolu merkezde olmak üzere iki kesimhanesi vardır. Kurucusu, ülkede ilk 500den 150. iş adamı olan, ama sokakta lastik giyen köylü Mehmet ağa durumundaki mütevazi bir amcadır. Tavuk yetiştiricileri yem kullanırlar ve bu yemde hayvan kemiği tozu kullanılması şarttır. Bu yemler yurtdışından gelir ve içinde hangi hayvanın kemiği var bilemezsiniz. Çünkü ülkemize girişte bir kontrol ya da ciddi bir ceza uygulaması yoktur. Dolayısıyla domuz kemiği olma ihtimali de var. Erpiliç kendi entegre yem tesisini kurmuştur ve yemi üretirken sadece tavuk kemiği kullanılmaktadır. Tüm üreticiler tavuğa antibiyotik verirler. Erpiliç antibiyotik verimini kesimden 3 gün önce bırakır. %5-10 arası kayıpları oluyormuş bu yüzden . Ama bırakmazsa mundar olur tavuklar. Köylerde bile kesimden 3 gün önce kafese kapatılır ki fıkhi olarak temizlensin diye. Çünkü tavuk her bulduğunu yer. Belki akrep yedi. Antibiyotikli tavuğun paketini açtığınızda zaten tavuk eczane gibi kokar, farketmişsinizdir mutlaka marketten alınan tavuklarda. Tavuğu kesmeden önce bayıltıcı elektirk veriyorlar. Tavuğu banttan çıkarıp yere geri bırakırsan 60-90 sn arası dirilmesi lazım. Ama bazı firmalar elk ile öldürüyor. Bu durumda hayvan mundar olur. Bu elektriği vermelerinin nedeni tavuğun çırpınarak banttan çıkmaması için. Erpiliç'te tavuklar elle tek tek kesiliyor. Basında çok tartışılan Erpiliç kesim bıçaklarında Bismillahi Allahuekber yazıyor. Kesim için özel yaptırılmış İsviçre bıçakları bunlar. Ve sadece şah damarı kesiliyor kurbandaki gibi. Kafası koparılmıyor mundar olmasın diye. Kesimhane de dahil her yeri gezdim. Hakikaten böyle olduğunu gördüm. Tavuk vücut ısısı normalde 42 derece. Kesilince tavuk ölüyor ama hücreleri ölmüyor. Bu nedenle büzüşüyor. Eğer keser kesmez yolmazsanız büzüşmeden dolayı yolarken derisi de kopar. Ayrıca günde 300bin tavuk kesiliyor ve elle yolunması mümkün değil. Bu nedenle tavuğu 52 derece suya sokuyorlar. Böylece vucut ısısı 42 derece oluyor ve makina yoluyor. Fabrikaya bir çok uzman getirtmişler. En son Hayrettin Karaman da gelmiş. Ve hepsi caizlik konusunda onay vermişler. Ama diğer bazı firmalar 53-54 derecede suya batırıyor. Bu durum caiz olmuyormuş. Kuru yolum teknolojisi de dünyada yok. Seri üretimde kuru yolum yaptım diyen yalan söyler deniyor, takdir edersiniz ki tavuk az bir rakam değil. Tavuğa klor verilmesi mecburiymiş, gıda mühendisleri bu konuyu daha iyi kavradılar. Ben neden mecbur olduğunu çok aklımda tutamadım. Her firma veriyormuş zaten mecburi olduğu için. Erpiliçte de veriliyor ama bunlar gaz klor kullanıyorlar. Diğer firmalar sıvı klor kullanıyor. Tavuğun rengi beyaz olursa makbul değildir. Klordandır o beyazlık. Sıvı klor tavukta gömülü kalır. Ama bunlar gaz kullanınca, işini bitiren gaz ortamı terkeder fizik kanunları gereğince. Tavuğun gerçek rengi, elimize baktığımızda gördüğümüz renkmiş. Bunu geçen gün bir organik gıda uzmanı da söyledi tv'de. Marketten aldığımız bazı tavuklar karbeyaz. Meğer sıvı klor nedeniyle böyleymiş. Erpiliç'te iki çeşit kasalama sistemi var. Beyaz kasalar yere konuyor. İçine kesinlikle bişey konmaz. Mavi kasalar onun üstüne konuyor. Tavuk da bunun yani mavinin içine konuyor. Böylece tavuk asla yere konmamış oluyor. Her çalışanda işine uygun kıyafet var. Buzdolabı bölümünde çalışanlar var. Ona göre korumalı giyiniyorlar. Çalışan memnuniyetine baya önem verdiklerini gözlemledim. Tavuğun iç organlarını çıkaran bir makina var. Son teknoloji. Parçalamadan tümden çıkarıyor. Pislik necaset tavuğa bulaşmıyor yani. Bir veteriner var. Tek tek kontrol ediyor iç organları. Hastalık varsa derhal müdahale etmek için. Ayrıca bu iç organ sıyırma makinasının ucu, bir tavuğun organlarını çıkardıktan sonra tekrar yerine giriyor ve içeride otomatik olarak dezenfekte edilip ikinci tavuğa sıfır uçmuş gibi giriyor. Nedeni, ilk tavukta hastalık varsa, ikinciye bulaşmasın diye. Gerçekten insan sağlığı ve İslam adına her şey düşünülmüş. Hayran kaldım gezerken. Tavuk şoklama odaları var. Raf ömrü bir yıl olan ürünleri burada tutuyorlar. Eğer taze ürünü böyle şoklamazlarsa raf ömrü bu kadar uzun olamaz. Ama bizler evde aldığımız ürünü dondurucuya atsak da şoklanmış olmuyor. Bakteri oluşabiliyor ve besin değeri de kalmıyor. Bir tavukta 200gr kan olur. Erpiliç kanı akıtıyor kesince Gerçekten de yaptıkları giderin içi kandan bir dere gibiydi. Ancak diğer firmalar akıtmıyor. Bir tavukta 200 gr kan olunca günde 300bin tavuktan 60 ton eder. Bu korkunç bir rakam . İnsanlar bu kiloyu saklamaya çalışıyorlar. Kanı akmamış tavuğun kanları kılcal damarlarında kalıyor. Ve bu tavuğun rengi morumsu olur. Bize de denk gelmişti marketten, neden mor diye düşünüyorduk. Meğer sebep buymuş. İçinden ped çıkan tavuklar var. Firmalar pedi suya batırıp koyuyorlar ve böylece ağır çekiyor. Bir tane ıslatılmış ped 50 gram olsa 50*300 000= 15 ton eder. Tüketici bunu kabullenirse üretici de yapar tabi. Ama erpilicin sadece tabaklı bagetinde var ki o da suyunu salıyor. O nedenle. Geçenlerde annem marketten yanlışlıkla farklı bir marka tavuk almış ne yazık ki. Markayı söylemeyeyim, gıybet olmasın. Tavuğun altından çıkan poliüretan tabak resmen kurşun gibiydi. Tabakta özel delikler vardı ve bu deliklerden de su girmiş tabağa. Hayatımda hiç öyle bir poliüretan görmemiştim. Kuş gibi olması gerekirken baya bir ağırdı. Firmaya maille şikayet ettim durumu ve saçma sapan bir cevap yolladılar. Yani firmalar böyle oyunlara ne yazık ki başvuruyorlar gerçekten. Gezide gıda mühendisi arkadaşlarla tartıştığımız bir kaç farklı konuyu da sunayım *Sarellelerde daha doğrusu kakaolu fındıklı kremalarında yağ tutucu kullanılıyor. Bu nedenle yağı dışarı çıkmıyor. Yağ tutucular çok tehlikeli ve kanserojendir. Uzak durmakta fayda var. *Çikolatalar eskiden erirdi şimdi erimiyor. Çünkü onlarda da yağ tutucular var. Trans yağlar var. Ki çok tehlikeli. "Nebati yağ" demek margarindir. Kesinlikle uzak durun margarinden. Direk yemesek bile bisküvi çikolatada yiyoruz. İçindekileri okuyup nebati yağ değil kakao yağı yazıyorsa alalım. Zekaya asıl faydalı olan kakao yağıdır. Trans yağ ise genetiği değiştirilmiş ürün demektir. Kesinlikle uzak durun. Kanserojen ve tehlikelidir. *Salam ve sosisten kesinlikle uzak durun. Nerde sölpük işe yaramayan-atılacak et var ondan yaparlar. Baharatlanmış tavukları almayın. Günü geçiyorsa baharatla kapatmaya çalışmış olabilirler. *Sucukta da güvenilirlik şart. Çok baharatlı çünkü. Ve baharat çok güzel bir kusur örtücüdür. ARKADAŞLAR, Erpiliç babamın firması değil. Ama beni yakın tanıyanlarınız bilirler ki gıda güvenilirliğine azami dikkat etmeye çalışırım. Zira "haram" vücuda girdi mi, insanoğlunda bozulmalar başlar. Ben fabrikayı gezdim gördüm. İçim kanaat etti. Şimdi Erpiliç harici hiç bir markadan tavuk almıyorum. Lütfen yediklerimizin sağlıklı ve caiz olduğuna dikkat edelim. Yazımı isterseniz sayfanızda paylaşabilirsiniz. ASLIHAN DURAN

tavuk etine hangi balık gelir